Definecilik hakkında önemli bilgiler ve haberler...
15 Eylül 2007 Cumartesi
Her Dedektöre Kanmayın!
Her geçen gün sayıları hızla artan defineciler, dedektörlerin yasaklanmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Satış firmaları ise 'Dedektör alırken dikkat edilmesi gereken önemli kurallar bulunuyor' diyerek müşterileri uyarmayı ihmal etmiyorlar...
Yaşanan son ekonomik krizle birlikte umudunu, şans oyunlarından çok toprağın altında yatan servete bağlayanların sayısında hızlı bir artış gözleniyor. Özellikle arkeologların definecileri iyi gözle görmediklerini anlatan define arayıcıları, dedektörlerin yasaklanması fikrine de şiddetle karşı çıkıyorlar.
'Eğer dedektör satışı yasaklanırsa definecilerin sayısı azalmaz, bilakis artar' diyen defineciler, devletin toprağın altındaki zenginliklere gereken önemi vermediğini de belirtiyorlar. Defineciler tepkilerini, 'Kimse bunun önüne geçemez. O zaman yurtdışından kaçak olarak getirilen dedektörler, Türkiye'de satılmaya başlar.' diyerek dedektörlerin önüne geçilemeyeceğini anlatıyorlar.
Ekmek kapısı oluştu
Evet, Türkiye'de binlerce define avcısı, umudunu bu sektöre bağlamış durumda.
Gizli sektör olarak nitelendirilebileceğimiz definecilik ve dedektör satışlarından herkes, şöyle ya da böyle ekmek yiyor. 'Şurada bir gömü var' sözünü duyduktan sonra defineyi çıkartmak için adam kiralamak, vinç çalıştırmak, dedektörle araştırma yapmak, define aranılacak bölgede yol yoksa yol açmak. Kısacası trilyonluk gizli bir sektör 'definecilik'. Öyle ki define aramak için varını-yoğunu satanlar da düşünülürse önüne geçilemeyecek gibi görünen gizli bir sektör.
Define, dedektörsüz aranmaz
Bu sektör içinde para kazananların başında, hiç şüphesiz dedektör satış firmaları geliyor. Bir defineci ise artık günümüzde dedektörsüz define aranmayacağını gayet iyi biliyor. Her ne kadar kulaktan dolma bilgilerle eline kazmayı alan dağı taşı kazıyorsa da, artık günümüzde kazma toprağa vurulmadan önce mutlaka definenin yeri dedektörlerle tespit edilmeye çalışılıyor. 15 yıl öncesine kadar her duyduğu yeri kazan definecilerin yerini 'modern defineciler' almış durumda. Çünkü, gelişen teknolojiyle neredeyse dedektörsüz toprağa bir kazma dahi vurulmuyor. Defineciler, dedektörlerin kendilerine en çok gerekli olan bir malzeme olduğunu belirterek,' Dedektörsüz, define aranmaz. Kazmayı alıp her tarafı kazmak eskidenmiş' diyerek gittikçe bilinçlendiklerini ortaya koyuyorlar.
Bir milyon dedektör
Çeşitli dedektör firmalarının verdikleri bilgilere göre ( resmi bir kayıt yok) Anadolu'da 1 milyonun üzerinde dedektör bulunuyor. Satış firmalarının yaptığı araştırmalara göre Anadolu ve Trakya'daki en az iki köyden birisinde üç ya da dört adet dedektör var. Bu dedektörler ise kullanımı bilinmediğinden en kısa sürede ya paslanıp iş görmez hale geliyor ya da bilinçsizce kullanıldığından çok çabuk bozuluyor.
Tabii, burada bozulan dedektörleri tamir etmek veya yeni bir dedektörü müşterilere satmak ise dedektör firmalarının işine geliyor. Peki bir dedektörün ömrünü nasıl uzatabilirsiniz? Dedektör alırken nelere dikkat etmeniz gerekir? İşte size bu işi püf noktaları....
Büyük bir rant var
HMG Metal Dedektörleri Merkezi'nin Yönetim Kurulu Başkanı H.Mehmet Göl de, dedektörler konusunda Türkiye'de büyük bir rantın bulunduğunu kaydetti. Dedektörlerle ilgili Anadolu'nun her tarafını karış karış gezdiğini ve bir dedektörün 16 bin dolara bir köyde satıldığını duyduğunda hayretler içinde kaldığını anlatan H.Mehmet Göl, 'Bu dedektörler, 20 santimetreyi bile göstermiyor. Anadolu'da 40 yıl, bir demir yığınıyla dağ-taş dolaşan insanları gördüm. Kimse dedektörün nasıl olduğunu ve ne şekilde kullanılacağını bilmiyor. Ben kendi firmamın reklamını yapmak istemiyorum. Ama ne olur defineciler, dedektörler konusunda bilinçlendirilsinler. Bakıyorsun, bir dedektörün üzerinde bir sürü düğme var. Ama ne işe yaradığı belli değil.Önemli olan basit, sade ve işe yarayan dedektörlerdir' diye konuşuyor.
Dedektörler hakkında Yargıtay kararı
Definecilerin merak ettiği ve en çok sorduğu konulardan birisi de şudur: 'Acaba dedektörle define aramak suç mudur?'....Bir çok defineci, genelde dedektörünü polisten ve jandarmadan saklar. Çünkü, dedektörün yasak olduğunu ve dedektörle arama yapmanın suç olduğunu sanır. Fakat, Yargıtay Ceza Kurulu'nun Yargıtay Kararlar Dergisi'nde yayınlanan kararı, bu konuda definecilerin yanlış düşündüğünü göstermektedir. İşte size dedektörler hakkındaki Yargıtay kararı:
Yargıtay Ceza Kurulu
E: 1984/9-408
K: 1985/149
T: 18.04.1985 (85 yılından bu yana herhangi bir değişiklik olmamıştır)
Definenin (gömünün) kesin yerini saptamaya çalışan sanıkların eylemi, uygulama aşamasına varmayan hazırlık hareketi derecesinde kaldığından, definenin yerini saptamış olsalar bile, ileride neye yönelik girişimde bulunacakları belli olmadığından, olayda define arama suçunun unsurları oluşmaz.(1710 s EEK.m.46,52)
(743 s MK.m.696)
Ruhsatsız sondaj ve kazı yapmak suçlarından sanıklar Ş.L,S'nin hükümlülüklerine dair Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 23.02.1983 gün ve 99-32 sayılı hüküm, sanıkların temyizleri üzerine Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi'nce inceleyerek yerine geri çevrilmiştir. İlk hükmünde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 29.12.1983 gün ve 226-307 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenmiş, koşuluda yerine getirilmiş olduğundan Yargıtay C.Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 24.07.1984 gün ve 9-1233 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulun'ca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:.
'Dedektör ile yapılan kontrolün icrai hareket olarak kabulüne imkan görülmemiştir.'
'Sanıkların sabit olan eylemleri, varolduğu zan ve tahmin edilen definenin kesin yerini tespit etmeye çalışmaktan ibaret, icrai harekete varmayan hazırlık hareketi derecesinde kaldığından ve bu suretle definenin yeri tespit edilse dahi ileride neye tevessül edileceği belli olamadığından olayda define arama suçunun unsurları oluşmamıştır. Bu itibarla sanıklar vekilinin temyiz isteğinin kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün bozulması (....) 18.04.1985 gününde 2/3'ü geçer oy çokluğuyla karar verildi.
Dedektör alırken nelere dikkat edilmeli?
1- Dedektör, pratik olmalı. Hayatında eline hiç dedektör almamış bir kimse bile 10 dakika içerisinde dedektörü nasıl kullanacağını öğrenecek şekilde basit olmalı.
2- Müşteri, aldığı dedektörü satıcı firmaya test ettirmelidir. Satıcı firma, dedektörün nasıl kullanılacağını müşteriye detaylı şekilde uygulamalı olarak anlatmalı ve göstermelidir.
3- Dedektörlerdeki en hassas özellik, toprak ayarının yapılmasıdır. Bir dedektörle toprak üzerinde iken yürüdüğünüz zaman eğer toprak ayarı bozuluyorsa, makinenin değerli metalleri (altın, gümüş, bakır) göstermesi beklenemez.
4- Dedektörlerin kullanım malzemesine mutlaka bakın. Hangi maddeden yapılmış, içinde neler var. Garanti belgesiyle dedektörün üzerindeki özellikler birbirini tutuyor mu? Bunlara dikkat edin. Günümüzde satılan dedektörlerde '1 yıl garantilidir' ibaresi yer almaktadır. Garanti belgesini mutlaka kaşelettirip imzalattırın. Dedektörün paslanmaması için ise;
a) Dedektörlerin dışı paslanmaya dayanıklı olmalıdır. Bunun için dedektörlerin'menbran' olmasına dikkat edin.
b) Saç aksamı mutlaka toz boyadan imal edilmeli.
c) Dedektörün üzerinde bulunan butonlar, piyasa usulü olmamalı. Butonlara birkaç kez basarak sağlamlığını kontrol edebilirsiniz.
5- Bazı dedektörlerin başlıkları, demirden imal edilmiş olabilir. Özellikle dedektörlerin başlık kısmının plastik olanını ve içininin açılıp açılmadığını kontrol edin. Çünkü başlık kısmında (içinde) bobin bulunmaktadır. Bobin devrelerinin sağlamlığına bakın.
6- Bir dedektörü çalıştırmadan kesinliklikle almayın. Devrelerinin bir tanesi çalışmıyor olabilir. Her ne kadar dedektörler konusunda bilginiz olsa da yanınızda mutlaka dedektörlerden anlayan iyi birisini bulundurun. Unutmayın, iyi bir dedektörün fiyatı 2 bin doları geçmektedir
7- Dedektör satış mağazasını ve üretim yerlerini kontrol ediniz.
2- Müşteri, aldığı dedektörü satıcı firmaya test ettirmelidir. Satıcı firma, dedektörün nasıl kullanılacağını müşteriye detaylı şekilde uygulamalı olarak anlatmalı ve göstermelidir.
3- Dedektörlerdeki en hassas özellik, toprak ayarının yapılmasıdır. Bir dedektörle toprak üzerinde iken yürüdüğünüz zaman eğer toprak ayarı bozuluyorsa, makinenin değerli metalleri (altın, gümüş, bakır) göstermesi beklenemez.
4- Dedektörlerin kullanım malzemesine mutlaka bakın. Hangi maddeden yapılmış, içinde neler var. Garanti belgesiyle dedektörün üzerindeki özellikler birbirini tutuyor mu? Bunlara dikkat edin. Günümüzde satılan dedektörlerde '1 yıl garantilidir' ibaresi yer almaktadır. Garanti belgesini mutlaka kaşelettirip imzalattırın. Dedektörün paslanmaması için ise;
a) Dedektörlerin dışı paslanmaya dayanıklı olmalıdır. Bunun için dedektörlerin'menbran' olmasına dikkat edin.
b) Saç aksamı mutlaka toz boyadan imal edilmeli.
c) Dedektörün üzerinde bulunan butonlar, piyasa usulü olmamalı. Butonlara birkaç kez basarak sağlamlığını kontrol edebilirsiniz.
5- Bazı dedektörlerin başlıkları, demirden imal edilmiş olabilir. Özellikle dedektörlerin başlık kısmının plastik olanını ve içininin açılıp açılmadığını kontrol edin. Çünkü başlık kısmında (içinde) bobin bulunmaktadır. Bobin devrelerinin sağlamlığına bakın.
6- Bir dedektörü çalıştırmadan kesinliklikle almayın. Devrelerinin bir tanesi çalışmıyor olabilir. Her ne kadar dedektörler konusunda bilginiz olsa da yanınızda mutlaka dedektörlerden anlayan iyi birisini bulundurun. Unutmayın, iyi bir dedektörün fiyatı 2 bin doları geçmektedir
7- Dedektör satış mağazasını ve üretim yerlerini kontrol ediniz.
Define bulan NE YAPACAK?
Eğer bir kişi define bulursa o definenin değeri Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca tespit edilir. Arazi hazineye aitse definenin yüzde 50'si hazineye, yüzde 50'si define arayıcısına; özel veya tüzel kişilere aitse, yüzde 40'ı arayıcıya, yüzde 10'u arazi sahibine, geriye kalan yüzde 50'si de hazineye verilmektedir. Vatandaş eğer tesadüfen bir define bulduysa, arama izni olmadığı için, definenin dağıtılmasında bu kurallar uygulanmaz. Bu durumda kurulacak komisyon tarafından, definenin geçer akçe olarak değeri tespit edilmektedir. Değer taktirinden sonra, bakanlıktan ödenek talep edilir ve ödenek çıkmasına bağlı olarak, hazineyi bulana ödülü verilir.
Ya tesadüfen bulanlar...
Vatandaş tesadüfen bulduğu herhangi bir tarihi eseri müzeye teslim ederse, kendisine emanete alma fişi verilir. Değer Takdir Komisyonu toplanarak, eserin değeri tespit edilir ve yine bakanlıktan ödenek talep edilerek kişiye ödeme yapılır. Bu değer takdiri ve verilecek ödül konusunda herhangi bir ölçü ise bulunmamakta. Eserin tarihi değeri olup olmadığına ilişkin eksperliği ve değer takdirini, Takdir Komisyonu'nu oluşturan arkeologlar yapmaktadır.
Ya tesadüfen bulanlar...
Vatandaş tesadüfen bulduğu herhangi bir tarihi eseri müzeye teslim ederse, kendisine emanete alma fişi verilir. Değer Takdir Komisyonu toplanarak, eserin değeri tespit edilir ve yine bakanlıktan ödenek talep edilerek kişiye ödeme yapılır. Bu değer takdiri ve verilecek ödül konusunda herhangi bir ölçü ise bulunmamakta. Eserin tarihi değeri olup olmadığına ilişkin eksperliği ve değer takdirini, Takdir Komisyonu'nu oluşturan arkeologlar yapmaktadır.
Define Yönetmeliği
Resmi Gazete 27 Ocak 1984 - Sayı:18294 Amaç Madde1: Bu yönetmeliğin amacı; 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nda belirtilen yerler dışında define aramalarında uyulacak esasları belirlemektedir.
Kapsam Madde2: Bu yönetmelik, define arama ruhsatının verilmesine, define arayıcıdan istenecek belgelere, aramanın nasıl yapılacağına ve çıkan defineden arayıcıya tanınacak haklara ilişkin hükümleri kapsar.
Dayanak Madde3: Bu yönetmelik 2863 sayılı Kanun'un 6 ve 50 nci maddeleriyle, Medeni Kanun'un 696 ve 697 nci maddeleri uyarınca hazırlanmıştır.
Kısaltmalar Madde4: Bu yönetmelikte geçen: "Bakanlık", "Kültür ve Turizm Bakanlığını, "Müze"; Eski eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı Müzeleri, ifade eder.
Müracaat Madde5: Define aramak isteyenler, define arayacakları yerin bağlı olduğu mülki amire bir dilekçe ile müracaat ederler.
Madde6:Dilekçede arama maksadı açıkça belirtilir ve define aranacak yerin il, ilçe, bucak, köy, mahalle, sokak ve ev numarası bildirilir. Ayrıca bu yerin ekili, dikili, meskun, gayrimeskun, tapulu ve tapusuz olup olmadığı ve kime ait olduğu açıklanır.
Madde7: a)Define aranacak sahanın yetkili teknik elemana çizdirilmiş, İl Bayındırlık Müdürlüğünce tasdikli, 1/500 ölçekli tasviye münhanili haritası veya krokisi,
b)Krokisi çıkarılamayacak ev ve bunun gibi yerler için ise ada, parsel ve çap numarasını belirten vaziyet planı,
c)Uzaktan ve yakından olmak üzere çeşitli yönlerden çekilmiş net fotoğrafları,
d)Define aranacak yer sahipli ise; gerçek kişilerden noterden tasdikli muvafakatname, tüzel kişilerden de yetkili organlarından alınacak muvafakat yazısı, eklenir.
Madde8: Define aranacak yer 100 m2yi geçemez. Bu yer verilecek fotoğraflarla harita veya krokiler üzerinde işaretlenir.
Madde9:Mülki amir, define aranacak yerin 2683 sayılı Kanun'un 6ncı maddesinde belirtilen yerler ile tesbit ve tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar içinde olup olmadığını, define aranmasından sakınca bulunup, bulunmadığını, en yakın müze müdürlüğüne tesbit ettirir.
Madde10: Müze Müdürlüğünce, müracaat uygun bulunduğu takdide define arama ruhsatı verilir. Ruhsatname bir yıl sürelidir. Define araması aralıksız en çok bir ay devam eder. Hava muhalefeti veya tabii afetlerden dolayı bu süre içinde bitirilemezse bir defaya mahsus olmak üzere mülki amirce en çok bir ay daha uzatılabilir.
Madde11: Define araması, define aranacak yere en yakın müzeden görevlendirilecek ihtisas elemanı başkanlığında, Maliye ve Gümrük ve İçişleri Bakanlıklarının mahalli birer temsilcisi gözetiminde yapılır.
Genel Hükümler
Madde12: Define aranacak yeri incelemeye gidecek müze ihtisas elemanı ile, aramada bulunacak ihtisas elemanı, Maliye, Gümrük ve İçişleri Bakanlıkları temsilcilerinin yol masrafı ve birinci derece devlet memuru harcırahı üzerinden yevmiyeleri define arayıcısı tarafından ödenir. Bu yevmiler günlük zorunlu giderleri karşılamadığı takdirde, aradaki fark yevmiyelerin %50'sini geçmemek şartıyla define arayıcısı tarafından ayrıca ödenir.
Madde13:Define aramasından doğacak zarar ziyan ve kazı yapılan yerin eski haline getirilmesi ile ilgili masraflar define arayıcısına aittir. Bu masrafların tahmini tutarı ilgili müze müdürlüğünce tesbit edilir.
Madde14:Define arama yerini incelemeye gidicek müze ihtisas elemanın harcırahı önceden 12 ve 13. maddelerde yazılı diğer harcamalar ise arama başlamadan önce arayıcı tarafından bir devlet bankasına müze müdürlüğü adına yatırılır.
Müze Müdürü aramadan önce görevlilere avans öder.
Hizmetin yerine getirilmesinden sonra görevlileri verecekleri hakediş belgelerine göre kesin hesap yapılır. Artan para aracıya iade edilir.
Madde15:Çalışmalar, görevliler ile arayıcının imzasını taşıyan tutanaklarla günü gününe tesbit edilir. Bu tutanaklar ve arama sonunda tanzim edilecek nihai tutanak Bakanlığa gönderilir.
Madde16:Define aramasının mevzuat hükümlerine göre ilgililerce durdurulması halinde arayıcı hiçbir hak, zarar ve ziyan talebinde bulunamaz.
Define aramalarında kültür ve tabiat varlığı bulunduğu takdirde arama derhal durdurulur ve durum Bakanlığa bildirilir.
Arayıcı bulunan kültür ve tabiat varlıkları üzerinde hiçbir hak iddia edemez.
Madde17: Define aramasında çıkan buluntular Bakanlıkça tayin edilecek en az üç kişilik bir uzman heyetine incelettirilir. Elde edilecek buluntular kültür ve tabiat varlığı ise müzelere, define ise Maliye ve Gümrük Bakanlığına teslim edilir.
Madde18: Bulunan definenin Maliye ve Gümrük Bakanlığınca geçer akçe olarak değeri tespit edilir. Define Hazineye ait arazide bulunmuşsa %50'si aracıya, özel veya tüzel kişilere ait arazide bulunmuşsa, %40'ı aracıya, %10'u ise mülk sahibine verilir.
Kaldırılan Hükümler Madde19: 14 Eylül 1973 gün ve 14855 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Define Araştırılması İle İlgili Yönetmelik" yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük Madde20:Bu Yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.
Yürütme Madde21: Bu Yönetmeliği Kültür ve Turizm Bakanı, Maliye ve Gümrük Bakanı yürütür.
Kapsam Madde2: Bu yönetmelik, define arama ruhsatının verilmesine, define arayıcıdan istenecek belgelere, aramanın nasıl yapılacağına ve çıkan defineden arayıcıya tanınacak haklara ilişkin hükümleri kapsar.
Dayanak Madde3: Bu yönetmelik 2863 sayılı Kanun'un 6 ve 50 nci maddeleriyle, Medeni Kanun'un 696 ve 697 nci maddeleri uyarınca hazırlanmıştır.
Kısaltmalar Madde4: Bu yönetmelikte geçen: "Bakanlık", "Kültür ve Turizm Bakanlığını, "Müze"; Eski eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı Müzeleri, ifade eder.
Müracaat Madde5: Define aramak isteyenler, define arayacakları yerin bağlı olduğu mülki amire bir dilekçe ile müracaat ederler.
Madde6:Dilekçede arama maksadı açıkça belirtilir ve define aranacak yerin il, ilçe, bucak, köy, mahalle, sokak ve ev numarası bildirilir. Ayrıca bu yerin ekili, dikili, meskun, gayrimeskun, tapulu ve tapusuz olup olmadığı ve kime ait olduğu açıklanır.
Madde7: a)Define aranacak sahanın yetkili teknik elemana çizdirilmiş, İl Bayındırlık Müdürlüğünce tasdikli, 1/500 ölçekli tasviye münhanili haritası veya krokisi,
b)Krokisi çıkarılamayacak ev ve bunun gibi yerler için ise ada, parsel ve çap numarasını belirten vaziyet planı,
c)Uzaktan ve yakından olmak üzere çeşitli yönlerden çekilmiş net fotoğrafları,
d)Define aranacak yer sahipli ise; gerçek kişilerden noterden tasdikli muvafakatname, tüzel kişilerden de yetkili organlarından alınacak muvafakat yazısı, eklenir.
Madde8: Define aranacak yer 100 m2yi geçemez. Bu yer verilecek fotoğraflarla harita veya krokiler üzerinde işaretlenir.
Madde9:Mülki amir, define aranacak yerin 2683 sayılı Kanun'un 6ncı maddesinde belirtilen yerler ile tesbit ve tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar içinde olup olmadığını, define aranmasından sakınca bulunup, bulunmadığını, en yakın müze müdürlüğüne tesbit ettirir.
Madde10: Müze Müdürlüğünce, müracaat uygun bulunduğu takdide define arama ruhsatı verilir. Ruhsatname bir yıl sürelidir. Define araması aralıksız en çok bir ay devam eder. Hava muhalefeti veya tabii afetlerden dolayı bu süre içinde bitirilemezse bir defaya mahsus olmak üzere mülki amirce en çok bir ay daha uzatılabilir.
Madde11: Define araması, define aranacak yere en yakın müzeden görevlendirilecek ihtisas elemanı başkanlığında, Maliye ve Gümrük ve İçişleri Bakanlıklarının mahalli birer temsilcisi gözetiminde yapılır.
Genel Hükümler
Madde12: Define aranacak yeri incelemeye gidecek müze ihtisas elemanı ile, aramada bulunacak ihtisas elemanı, Maliye, Gümrük ve İçişleri Bakanlıkları temsilcilerinin yol masrafı ve birinci derece devlet memuru harcırahı üzerinden yevmiyeleri define arayıcısı tarafından ödenir. Bu yevmiler günlük zorunlu giderleri karşılamadığı takdirde, aradaki fark yevmiyelerin %50'sini geçmemek şartıyla define arayıcısı tarafından ayrıca ödenir.
Madde13:Define aramasından doğacak zarar ziyan ve kazı yapılan yerin eski haline getirilmesi ile ilgili masraflar define arayıcısına aittir. Bu masrafların tahmini tutarı ilgili müze müdürlüğünce tesbit edilir.
Madde14:Define arama yerini incelemeye gidicek müze ihtisas elemanın harcırahı önceden 12 ve 13. maddelerde yazılı diğer harcamalar ise arama başlamadan önce arayıcı tarafından bir devlet bankasına müze müdürlüğü adına yatırılır.
Müze Müdürü aramadan önce görevlilere avans öder.
Hizmetin yerine getirilmesinden sonra görevlileri verecekleri hakediş belgelerine göre kesin hesap yapılır. Artan para aracıya iade edilir.
Madde15:Çalışmalar, görevliler ile arayıcının imzasını taşıyan tutanaklarla günü gününe tesbit edilir. Bu tutanaklar ve arama sonunda tanzim edilecek nihai tutanak Bakanlığa gönderilir.
Madde16:Define aramasının mevzuat hükümlerine göre ilgililerce durdurulması halinde arayıcı hiçbir hak, zarar ve ziyan talebinde bulunamaz.
Define aramalarında kültür ve tabiat varlığı bulunduğu takdirde arama derhal durdurulur ve durum Bakanlığa bildirilir.
Arayıcı bulunan kültür ve tabiat varlıkları üzerinde hiçbir hak iddia edemez.
Madde17: Define aramasında çıkan buluntular Bakanlıkça tayin edilecek en az üç kişilik bir uzman heyetine incelettirilir. Elde edilecek buluntular kültür ve tabiat varlığı ise müzelere, define ise Maliye ve Gümrük Bakanlığına teslim edilir.
Madde18: Bulunan definenin Maliye ve Gümrük Bakanlığınca geçer akçe olarak değeri tespit edilir. Define Hazineye ait arazide bulunmuşsa %50'si aracıya, özel veya tüzel kişilere ait arazide bulunmuşsa, %40'ı aracıya, %10'u ise mülk sahibine verilir.
Kaldırılan Hükümler Madde19: 14 Eylül 1973 gün ve 14855 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Define Araştırılması İle İlgili Yönetmelik" yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük Madde20:Bu Yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.
Yürütme Madde21: Bu Yönetmeliği Kültür ve Turizm Bakanı, Maliye ve Gümrük Bakanı yürütür.
Defineyi Kim Gömdü?
Gömüyü kimin gömdüğü konusunun bilinmesinde fayda vardır. Bu konuda herkes bir şeyler söyler yazarlar. Bunların iyi bilinmesi varlığın bulunması ve alınması zorluklarının bilinmesinde vardır. Definenin gömülüğü uygarlık ve kültürlere, zaman süreçlerine gömülme mevsimlerine ve hatta gece veya gündüz gömülmesine göre farklılık vardır.
Her gömü aynı olmadığı gibi tuzak ve aldatmacalar, iz ve işaretleri de farklı olabilir. Kazıya başlamadan önce bu konunun iyi etüt edilmesinde fayda vardır. Gömü veya define hangi çağda yıllarda gömüldü ise o çağın kültürel yapısını incelemek, gömen şahıslar bazında kim gömdü ise ona göre fikir yürütmede fayda vardır.
1. Savaşçılar: Fethe gidenler yol üstünde mevcut yerleşim yerlerinden topladıkları ganimetlerin hepsini götüremeyeceğinden belli noktalara sonradan gelip almak şartıyla kimsenin bulamayacağı belli noktalara gömmüşler ancak birçoğu geri gelinip alınmamıştır.
Gömen savaşçıların kültürel yapısı çok önemlidir. Örneğin Araplar ile Avrupalı savaşçıların gömüleri iz ve işaretleri ile tuzak ve aldatmacaları farklıdır. Buralarda özellikle tuzaklara çok dikkat edilmesi gerekir. Bir savaşçı gibi düşünmelisiniz ona göre hareket etmelisiniz.
2. Korsanlar: Kara veya denizde mevcut çete ve korsanları bölgelerinden topladıkları ganimetleri kendilerinin kolay sizin zor bulacağınız bir şekilde gömdüklerini biliniz.
- Korsanlarda savaşçılar gibi hazinenin kolay alınmaması için çok fazla tuzakla hazineyi beslerler. Bu uzakları anlamak gerçekten zordur. Anlık hayallere kapılmayıp tuzakları uzman kişilerce aşılmasında fayda vardır. Boşuna riske girilmemelidir.
- Burada önemli olan siz kendinizi onun yerine koyarak “Ne Yapar” sorusunu kendinize sorunuz. Nereye gömer ve nasıl iz ve işaretlerle nasıl tuzak ve aldatmacalar hazırlar. Sorusu önemlidir. İyi bir makine, iyi bir uzman etüdü ile kanunu arkanıza alarak problemleri teker teker aşınız. Riske girmeye hiç ama hiç gerek yoktur.
- Korsanların yıllar sonra bu hazineyi alacağı değerlendirerek belli iz ve işaret koymaları şarttır. Bu iz ve işaretleri iyi tahlil etmek gereklidir.
- Korsanların iz ve işaretleri savaşçılarınkinden farklılıklar gösterir. Korsanlar genelde su, güneş ve denizden kara görüntülerini kullanırlar. Bu konu işaretler bölümünde detaylıca incelenecektir.
3. Dönemin Yöneticileri: İşgallere karşı hazinelerini korumak veya çocuklarının yeniden iktidar veya krallık kurmaları için gerekli finansman çok gizli bir yere konularak gelecek için yatırım yapmışlardır. Bu hazinenin çok planlı ve iyi bir yere saklamalıydılar ki uzun yıllar boyunca kimse ulaşamasın.
- Burada önemli olan yine “Ben olsam nereye koyardım” sorunsudur. Bu kişiler akıllı, kurnaz ve planlı çalışan insanlar olduğu unutulmamalıdır. Etüdü iyi yapıp gözden hiçbir şey kaçırılmaması gerekir. Belki siz çözemezsiniz ancak çözülmeyecek define etüdü olmadığı unutulmamalıdır.
- Yönetim kargaşaları ve iktidar mücadeleleri sonucundaki çekişmelerden kendini garanti altına almak, ailesi ve kendisi için iyi bir yerde kendi ve ancak birkaç kişinin bildiği bir miktar hazineyi sigorta olarak koymak.
- Burada unutulmayacak bir şey vardır. O da çaresiz kalmaktır. Çaresiz insanların gömü yaparken gözönüne alabilecekleri tehlikeleri anlatmaya gerek yoktur. Çünkü “kedinin kuyruğuna basarsınız tırmalar” atasözünü anımsayınız. O anda o kadar çaresiz olabileceklerini unutmayınız.
4. Şahsi Gömüler: Buradaki gömüleri istediğiniz kadar sınıflandırabilirsiniz. Önemli olan hazineyi düşünmenizdir. Şahsi gömüleri bulmak çok kolay diğerlerine göre daha risksiz ancak değer bakımından diğerlerinden daha fakirdir.
Bir insanın serveti ile bir savaşçı, korsan, kral, bey, ağa vs. serveti karşılaştırılamaz. Şahsi servetlerin bir bölümünü ele alıp inceleyelim.
a. Din adamları: Papaz ve haham ağırlıklı olmak üzere elde mevcut hazinenin diğer dinlerdeki insanların eline geçmemek için tekrar alınmak üzere akıllı ve planlı bir şekilde gömmeleridir. Bu durum genelde savaş, istila, korsan-çete baskını, önceden tahmin veya duyum, iç çekişmelerden kaynaklanır.
Bu insanların dönemin akıllı, kurnaz ve alim sayılan insanlar olduğu unutulmamalıdır. Bu durum hazinenin alınma şartlarını ağırlaştırır.
Böyle kişilerin hazinelerini ele geçirmek için ilgili dinde mevcut işaret ve kültürel değerleri iyi tahlil etmek gerekir. Anlatılmak isteneni iyi anlamak gereklidir. Aksi takdirde çalışmalar boşa gidecektir.
b. Göç: Kendi istekleri veya zoraki göçe tabi tutulan köy veya kasabalılar bütün mallarını yanında götüremeyecekleri için oturup titizlik içerisinde hazineleri toplu olarak gömmüşlerdir. Buradaki amaç tekrar geri döndüklerinde bu hazineyi alıp tekrar eski yaşantılarına dönebilmeleridir. Bunların büyük bir bölümü tekrar geri dönmemişlerdir.
-Bütün halkın hazinesi tek bir yerde toplanıp gömülmesi düşünülemez. Parça parça ama önemli büyüklükte olmalarıdır. Bu gibi definelerde gömünün hediyesi sizi yanıltmasın. Etüdünüzü iyi yapmalısınız.
- Burada dikkat edilmesi gereken siz olsaydınız hazineyi tek bir yere mi gömerdiniz. Bence hayır 3-4 parça şeklinde gömerdim. Bunların bulunma olasılığı daha düşüktür. Biri bulunursa diğerleri bulunamaz. Şeklinde düşünürdüm. Ama mutlaka hediyesi yanıltıcı çalışmalar ve tuzaklarla gömüyü beslerdim. Paramı kolay kolay kimseye yar etmezdim.
c. Yaşlı insanlar: Bir hayat boyu çalışıp uğraştıktan sonra yaşlanan insanlar eğer çocukları yoksa eldeki değerli eşyalarını kimse bulamasın diye saklamalarıdır. Bu hazineler genelde küçük ölçekli olup şahsi eşya ve paralarından ibarettir.
Genelde ev, işyeri, bahçe, tarla, ahır veya kuyularına gömerler. Tuzak ve aldatmacası azdır. Genellikle tarihi ve kültürel değer açısından önemlidir.
d. Ölülere saygı: Eski dönemlerde kültür değerleri içerisinde ölü ile birlikte değerli eşyalarını da beraberinde gömmek vardır. Buradakiler şahsın şahsi eşyaları ve paralarıdır. Önemli bir şahsiyet değilse genelde ufak tefek şeyler gömerlerdi. Buralarda kayda değer eşyalar genelde olmaz.
- Mezarlar önemli yerlerdir. Hazine var diye mezarla kazılmamalıdır. Çünkü hangi mezarda hazine olduğu belli olup, orada da ölü yoktur.
- Burada yapılacak kazılarda kesinlikle izin alınmalı ve kanuni yapılmalıdır. Doğada mevcut güzellikler bozulmamalıdır.
- Mezar kazıları iyi etüt edilmedi ise kesinlikle yapılmamalıdır. Etüt edilemiyorsa mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
Hazine veya defineyi kim gömerse gömsün iyi etüt edilerek risksiz çıkarılacağı bilinmelidir. Önce araştırma (yapılamaz ise uzmana başvurulmalı), sonra makine (maden analizinden arazi özelliklerine, doğal veya yapay durumuna), sonra kanuni izinle hazine rahatlıkla çıkarılıp zengin olmamak mümkün değildir. Ama önemli olan akıllı hareket etmektir. Profesyonelce davranmaktır.
Kaynak : www.definem.com dan alınmıştır.
Her gömü aynı olmadığı gibi tuzak ve aldatmacalar, iz ve işaretleri de farklı olabilir. Kazıya başlamadan önce bu konunun iyi etüt edilmesinde fayda vardır. Gömü veya define hangi çağda yıllarda gömüldü ise o çağın kültürel yapısını incelemek, gömen şahıslar bazında kim gömdü ise ona göre fikir yürütmede fayda vardır.
1. Savaşçılar: Fethe gidenler yol üstünde mevcut yerleşim yerlerinden topladıkları ganimetlerin hepsini götüremeyeceğinden belli noktalara sonradan gelip almak şartıyla kimsenin bulamayacağı belli noktalara gömmüşler ancak birçoğu geri gelinip alınmamıştır.
Gömen savaşçıların kültürel yapısı çok önemlidir. Örneğin Araplar ile Avrupalı savaşçıların gömüleri iz ve işaretleri ile tuzak ve aldatmacaları farklıdır. Buralarda özellikle tuzaklara çok dikkat edilmesi gerekir. Bir savaşçı gibi düşünmelisiniz ona göre hareket etmelisiniz.
2. Korsanlar: Kara veya denizde mevcut çete ve korsanları bölgelerinden topladıkları ganimetleri kendilerinin kolay sizin zor bulacağınız bir şekilde gömdüklerini biliniz.
- Korsanlarda savaşçılar gibi hazinenin kolay alınmaması için çok fazla tuzakla hazineyi beslerler. Bu uzakları anlamak gerçekten zordur. Anlık hayallere kapılmayıp tuzakları uzman kişilerce aşılmasında fayda vardır. Boşuna riske girilmemelidir.
- Burada önemli olan siz kendinizi onun yerine koyarak “Ne Yapar” sorusunu kendinize sorunuz. Nereye gömer ve nasıl iz ve işaretlerle nasıl tuzak ve aldatmacalar hazırlar. Sorusu önemlidir. İyi bir makine, iyi bir uzman etüdü ile kanunu arkanıza alarak problemleri teker teker aşınız. Riske girmeye hiç ama hiç gerek yoktur.
- Korsanların yıllar sonra bu hazineyi alacağı değerlendirerek belli iz ve işaret koymaları şarttır. Bu iz ve işaretleri iyi tahlil etmek gereklidir.
- Korsanların iz ve işaretleri savaşçılarınkinden farklılıklar gösterir. Korsanlar genelde su, güneş ve denizden kara görüntülerini kullanırlar. Bu konu işaretler bölümünde detaylıca incelenecektir.
3. Dönemin Yöneticileri: İşgallere karşı hazinelerini korumak veya çocuklarının yeniden iktidar veya krallık kurmaları için gerekli finansman çok gizli bir yere konularak gelecek için yatırım yapmışlardır. Bu hazinenin çok planlı ve iyi bir yere saklamalıydılar ki uzun yıllar boyunca kimse ulaşamasın.
- Burada önemli olan yine “Ben olsam nereye koyardım” sorunsudur. Bu kişiler akıllı, kurnaz ve planlı çalışan insanlar olduğu unutulmamalıdır. Etüdü iyi yapıp gözden hiçbir şey kaçırılmaması gerekir. Belki siz çözemezsiniz ancak çözülmeyecek define etüdü olmadığı unutulmamalıdır.
- Yönetim kargaşaları ve iktidar mücadeleleri sonucundaki çekişmelerden kendini garanti altına almak, ailesi ve kendisi için iyi bir yerde kendi ve ancak birkaç kişinin bildiği bir miktar hazineyi sigorta olarak koymak.
- Burada unutulmayacak bir şey vardır. O da çaresiz kalmaktır. Çaresiz insanların gömü yaparken gözönüne alabilecekleri tehlikeleri anlatmaya gerek yoktur. Çünkü “kedinin kuyruğuna basarsınız tırmalar” atasözünü anımsayınız. O anda o kadar çaresiz olabileceklerini unutmayınız.
4. Şahsi Gömüler: Buradaki gömüleri istediğiniz kadar sınıflandırabilirsiniz. Önemli olan hazineyi düşünmenizdir. Şahsi gömüleri bulmak çok kolay diğerlerine göre daha risksiz ancak değer bakımından diğerlerinden daha fakirdir.
Bir insanın serveti ile bir savaşçı, korsan, kral, bey, ağa vs. serveti karşılaştırılamaz. Şahsi servetlerin bir bölümünü ele alıp inceleyelim.
a. Din adamları: Papaz ve haham ağırlıklı olmak üzere elde mevcut hazinenin diğer dinlerdeki insanların eline geçmemek için tekrar alınmak üzere akıllı ve planlı bir şekilde gömmeleridir. Bu durum genelde savaş, istila, korsan-çete baskını, önceden tahmin veya duyum, iç çekişmelerden kaynaklanır.
Bu insanların dönemin akıllı, kurnaz ve alim sayılan insanlar olduğu unutulmamalıdır. Bu durum hazinenin alınma şartlarını ağırlaştırır.
Böyle kişilerin hazinelerini ele geçirmek için ilgili dinde mevcut işaret ve kültürel değerleri iyi tahlil etmek gerekir. Anlatılmak isteneni iyi anlamak gereklidir. Aksi takdirde çalışmalar boşa gidecektir.
b. Göç: Kendi istekleri veya zoraki göçe tabi tutulan köy veya kasabalılar bütün mallarını yanında götüremeyecekleri için oturup titizlik içerisinde hazineleri toplu olarak gömmüşlerdir. Buradaki amaç tekrar geri döndüklerinde bu hazineyi alıp tekrar eski yaşantılarına dönebilmeleridir. Bunların büyük bir bölümü tekrar geri dönmemişlerdir.
-Bütün halkın hazinesi tek bir yerde toplanıp gömülmesi düşünülemez. Parça parça ama önemli büyüklükte olmalarıdır. Bu gibi definelerde gömünün hediyesi sizi yanıltmasın. Etüdünüzü iyi yapmalısınız.
- Burada dikkat edilmesi gereken siz olsaydınız hazineyi tek bir yere mi gömerdiniz. Bence hayır 3-4 parça şeklinde gömerdim. Bunların bulunma olasılığı daha düşüktür. Biri bulunursa diğerleri bulunamaz. Şeklinde düşünürdüm. Ama mutlaka hediyesi yanıltıcı çalışmalar ve tuzaklarla gömüyü beslerdim. Paramı kolay kolay kimseye yar etmezdim.
c. Yaşlı insanlar: Bir hayat boyu çalışıp uğraştıktan sonra yaşlanan insanlar eğer çocukları yoksa eldeki değerli eşyalarını kimse bulamasın diye saklamalarıdır. Bu hazineler genelde küçük ölçekli olup şahsi eşya ve paralarından ibarettir.
Genelde ev, işyeri, bahçe, tarla, ahır veya kuyularına gömerler. Tuzak ve aldatmacası azdır. Genellikle tarihi ve kültürel değer açısından önemlidir.
d. Ölülere saygı: Eski dönemlerde kültür değerleri içerisinde ölü ile birlikte değerli eşyalarını da beraberinde gömmek vardır. Buradakiler şahsın şahsi eşyaları ve paralarıdır. Önemli bir şahsiyet değilse genelde ufak tefek şeyler gömerlerdi. Buralarda kayda değer eşyalar genelde olmaz.
- Mezarlar önemli yerlerdir. Hazine var diye mezarla kazılmamalıdır. Çünkü hangi mezarda hazine olduğu belli olup, orada da ölü yoktur.
- Burada yapılacak kazılarda kesinlikle izin alınmalı ve kanuni yapılmalıdır. Doğada mevcut güzellikler bozulmamalıdır.
- Mezar kazıları iyi etüt edilmedi ise kesinlikle yapılmamalıdır. Etüt edilemiyorsa mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
Hazine veya defineyi kim gömerse gömsün iyi etüt edilerek risksiz çıkarılacağı bilinmelidir. Önce araştırma (yapılamaz ise uzmana başvurulmalı), sonra makine (maden analizinden arazi özelliklerine, doğal veya yapay durumuna), sonra kanuni izinle hazine rahatlıkla çıkarılıp zengin olmamak mümkün değildir. Ama önemli olan akıllı hareket etmektir. Profesyonelce davranmaktır.
Kaynak : www.definem.com dan alınmıştır.
Defineler Nasıl Gömüldü?
Gömüler bilerek, zorunlu ya da sel, deprem vb. tabii afetler sonucu yeraltında kalanlar olmak üzere düşünülmelidir.
Dini Gömüleri: Eski uygarlıkların kilise veya benzeri tapınak yöneticilerinin zenginlikleri bilinir. Kiliseler belli dönemlerde Osmanlı topraklarındaki her tür bilgiyi kayıt altına almakta idiler. Halkın zenginliği-fakirliği, toprak sahipleri, ekilen-biçilen mahsul ve miktarları onlar için önemli idi. Osmanlı merkezi idareleriyle metropoliten ve bağlı birimleri arasındaki bütün bölgelerin irtibat ve münasebetleri gibi daha pek çok durum kilise kayıtları altında bulunmaktaydı. Kiliselerin içinde çoğunlukla var olan gizli bölmeler, papazların hem giriş çıkış noktaları ve hem de bu yerler saklama mekânı olarak kullanılmakta idi. Dolayısıyla ani saldırı ve işgaller esnasında bu tür belge ve paralar kaçırmaya fırsat bulunamadan çoğu zaman bulundukları yerlerde bırakılmışlardır. Kilise gömüleri içinde çoğu zaman ele geçen İncil ve haçlar, kilise cemaatinin bağışları olan paralar, papazların şahsi birikimleri, kiliseye yapılan devlet ve vakıf yardımları vb. gibi saklantılar olabilmektedir. Özellikle yukarıda bahsettiğimiz doküman vb. Kayılı bilgiler daha ziyade papazların evlerinde ve gizli tünellerinde olabilmektedir.
Ermeni Gömüleri: Osmanlının son dönemlerinde ve Kurtuluş savaşı esnasında Ermeni, Yunan ve Rumların kaçarken ya da tehcir esnasında bırakmak zorunda oldukları para ve kıymetli eşyalardır. Çok az ve işaret yerine nirengilerle kayıtlı olan Rum terekelerine mukabil Ermeni gömüleri, çok büyük olasılıkla paranın yakınlarına ustaca bırakılan işaretlerle bilinirler. Gerçekten dünyada en iyi saklama metotlarına sahip olan milletlerden birisidir Ermeniler. Genellikle bir gömünün çevresine birden fazla ve –çok rastlanan şekliyle- en az üç adet işaret bırakırlar.
Savaş Gömüleri: Avrupa, Asya ve Afrika üçgeni üzerinde tarihin her döneminde stratejik özellikleri bulunan Anadolu toprakları, sayılamayacak pek çok cazibesi sebebiyle birçok kavmin ilgi odağı olmuştur. Üzerinden asırlarca pek çok ordunun geçtiği bu topraklarda aynı zamanda pek çok savaşlar yapılmış, sayısını bilemediğimiz uygarlıklar kurulmuştur.
Savaşların yapıldığı bir coğrafyada elbette ki soygunlar ve gasplar en doğal olan şeylerdir. Bir köyden, kasabadan, şehirden işgal gücü olarak geçen orduların askerleri yaptıkları talan ve soygunlardan elde ettikleri ganimetleri gidecekleri ileri merhalelerde yanlarında taşıma imkânına sahip olamayabiliyorlardı. Çıktıkları savaş yolculuğundan geri dönerken almak üzere muhariplerin belli noktalara yaptıkları gömüler Anadolu’muzun pek çok yerinde mevcuttur.
Bu tür gömüler soygunların yapıldığı yerleşim bölgelerinin hemen en yakınındaki uygun arazi şartları içine saklananlardır. Savaşçı, elde ettiği ganimeti önündeki uzun yolculuğunda beraberinde taşıyamayacağı için gömme ihtiyacı duymuştur. Bunun için de ya yerleşim bölgesinde uygun bir noktaya, ya da yerleşimi terk eder etmez en yakın bir münasip yere gömüsünü yapacaktır.
Şahıs gömüleri: Antik dönemlerde Bankalar yoktu. Bu nedenle insanlar ellerindeki paralarını küp, kese, veya benzeri şeyler işinde muhafaza ederlerdi. Burada muhafaza edilen paralar o insanın sermayesidir, harcayacak, fazla kazancını ilave edecektir. O zaman bu insan elindeki sermayesini götürüp bir arazide muhafaza etmez. yaşadığı mekan içinde ya duvar yada tabana gizli bir bölme yaparak saklayacaktır. Yerleşim alanlarından buna dikkat etmek gerekir. Dağda ve arazide şahıs gömüsü aramak akıl ve mantık işi değildir.
Eşkiya Gömüleri: Yaşantı olan mağara içleri ve çevresi, Su kaynakları çevresinde gibi alanları kullanmışlardır. Defineci arasında dolaşan eşkiyalar hakkında bu güne kadar sonuca ulaşanı görülmemiştir.
Kaynak : www.definem.com dan alınmıştır.
Dini Gömüleri: Eski uygarlıkların kilise veya benzeri tapınak yöneticilerinin zenginlikleri bilinir. Kiliseler belli dönemlerde Osmanlı topraklarındaki her tür bilgiyi kayıt altına almakta idiler. Halkın zenginliği-fakirliği, toprak sahipleri, ekilen-biçilen mahsul ve miktarları onlar için önemli idi. Osmanlı merkezi idareleriyle metropoliten ve bağlı birimleri arasındaki bütün bölgelerin irtibat ve münasebetleri gibi daha pek çok durum kilise kayıtları altında bulunmaktaydı. Kiliselerin içinde çoğunlukla var olan gizli bölmeler, papazların hem giriş çıkış noktaları ve hem de bu yerler saklama mekânı olarak kullanılmakta idi. Dolayısıyla ani saldırı ve işgaller esnasında bu tür belge ve paralar kaçırmaya fırsat bulunamadan çoğu zaman bulundukları yerlerde bırakılmışlardır. Kilise gömüleri içinde çoğu zaman ele geçen İncil ve haçlar, kilise cemaatinin bağışları olan paralar, papazların şahsi birikimleri, kiliseye yapılan devlet ve vakıf yardımları vb. gibi saklantılar olabilmektedir. Özellikle yukarıda bahsettiğimiz doküman vb. Kayılı bilgiler daha ziyade papazların evlerinde ve gizli tünellerinde olabilmektedir.
Ermeni Gömüleri: Osmanlının son dönemlerinde ve Kurtuluş savaşı esnasında Ermeni, Yunan ve Rumların kaçarken ya da tehcir esnasında bırakmak zorunda oldukları para ve kıymetli eşyalardır. Çok az ve işaret yerine nirengilerle kayıtlı olan Rum terekelerine mukabil Ermeni gömüleri, çok büyük olasılıkla paranın yakınlarına ustaca bırakılan işaretlerle bilinirler. Gerçekten dünyada en iyi saklama metotlarına sahip olan milletlerden birisidir Ermeniler. Genellikle bir gömünün çevresine birden fazla ve –çok rastlanan şekliyle- en az üç adet işaret bırakırlar.
Savaş Gömüleri: Avrupa, Asya ve Afrika üçgeni üzerinde tarihin her döneminde stratejik özellikleri bulunan Anadolu toprakları, sayılamayacak pek çok cazibesi sebebiyle birçok kavmin ilgi odağı olmuştur. Üzerinden asırlarca pek çok ordunun geçtiği bu topraklarda aynı zamanda pek çok savaşlar yapılmış, sayısını bilemediğimiz uygarlıklar kurulmuştur.
Savaşların yapıldığı bir coğrafyada elbette ki soygunlar ve gasplar en doğal olan şeylerdir. Bir köyden, kasabadan, şehirden işgal gücü olarak geçen orduların askerleri yaptıkları talan ve soygunlardan elde ettikleri ganimetleri gidecekleri ileri merhalelerde yanlarında taşıma imkânına sahip olamayabiliyorlardı. Çıktıkları savaş yolculuğundan geri dönerken almak üzere muhariplerin belli noktalara yaptıkları gömüler Anadolu’muzun pek çok yerinde mevcuttur.
Bu tür gömüler soygunların yapıldığı yerleşim bölgelerinin hemen en yakınındaki uygun arazi şartları içine saklananlardır. Savaşçı, elde ettiği ganimeti önündeki uzun yolculuğunda beraberinde taşıyamayacağı için gömme ihtiyacı duymuştur. Bunun için de ya yerleşim bölgesinde uygun bir noktaya, ya da yerleşimi terk eder etmez en yakın bir münasip yere gömüsünü yapacaktır.
Şahıs gömüleri: Antik dönemlerde Bankalar yoktu. Bu nedenle insanlar ellerindeki paralarını küp, kese, veya benzeri şeyler işinde muhafaza ederlerdi. Burada muhafaza edilen paralar o insanın sermayesidir, harcayacak, fazla kazancını ilave edecektir. O zaman bu insan elindeki sermayesini götürüp bir arazide muhafaza etmez. yaşadığı mekan içinde ya duvar yada tabana gizli bir bölme yaparak saklayacaktır. Yerleşim alanlarından buna dikkat etmek gerekir. Dağda ve arazide şahıs gömüsü aramak akıl ve mantık işi değildir.
Eşkiya Gömüleri: Yaşantı olan mağara içleri ve çevresi, Su kaynakları çevresinde gibi alanları kullanmışlardır. Defineci arasında dolaşan eşkiyalar hakkında bu güne kadar sonuca ulaşanı görülmemiştir.
Kaynak : www.definem.com dan alınmıştır.
Kaçak kazı niçin yasaklanmalı?
Arkeologlara göre define aramak için kaçak kazı yapmak yasak ve yasa uygulanmalı. Psikiyatri uzmanları ise 'hastalık' derecesinde bağımlı olan define avcılarının tedavi edilmesinin şart olduğunu söylüyorlar. Yaşanan son ekonomik kriz sonrası, resmi define arayanların sayısında büyük bir artış olduğu görülüyor...
Bilinçsizce yapılan kazılar ve köstebek yuvası gibi lime lime edilen toprak...Hiç kolay değil, kaçak kazının önüne geçmek. Anadolu'nun herhangi bir köyünde başlıyor 'define dedikodusu' ve fısıltı kulaktan kulağa yayılarak sonunda söylenilenlere herkes inanıyor. Sonra... Ya sonra... Eline kazmayı küreği alan dere tepe, bağ bahçe demeden başlıyor kazmaya. Kimin umurunda kaçak kazı yapılmış, doğa tahrip edilmiş, başkasının arazisine girilmiş.. Herkes kısa yoldan köşeyi dönüp zengin olmak istiyor. Ama arkeologlar, bilimadamları ve sağduyulu insanlar define aramak için yapılan kaçak kazıların ülkeyi maddi ve manevi zarara uğrattığını belirtiyorlar.
Kültür katmanları yok ediliyor
Türkiye'de define aramanın yasak olmadığını, kanun ve yönetmeliğin olduğunu belirten İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, 'Kaçak kazı yasak ve yasak olması gerekir' dedi. Uzmanları tarafından yapılmadığı için kaçak kazıların kültür katmanlarını tahrip ettiğini açıklayan Abbasoğlu, tahrip edildiği takdirde bilimsel incelemenin doğru yapılmasının mümkün olmadığını kaydetti. Definecilerin maddi ve görsel değeri olan eserleri aradığını söyleyen Abbasoğlu, 'Tarihi ve bilimsel değeri olan yer ve eserler tahrip edilerek göz ardı ediliyor. Defineciler, buldukları parasal değeri olan eseri, bir bütün içinden çekip alıyorlar. Bu nedenle de tek başına parasal değeri oluyor, ama bilimsel değeri düşüyor' şeklinde konuştu.
Çıkan parçalar yerinde kalmalı
Bilimsel kazılarda toprağın cinsinin değişmesinden tutun, en ufak kırık çanak-çömleğe, en ufak cam parçasına kadar herşeyin değerlendirildiğini anlatan Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, çıkanlarla birlikte hepsi bir arada olduğu zaman eserlerin yorumunun yapılabileceğini söyledi. Görsel açıdan önemi olmayan ama tarih açısından önemi bulan eserlerin bulunduğunu, fakat defineciler için bunun önemli olmadığını anlatan Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, dedektörlerin ithalinin de yasaklanması gerektiğini vurguladı. Dedektörlerin bilimsel çalışmalarda kullanılabileceğini belirten Abbasoğlu, 'Bu arz-talep meselesi. Vatandaş, dedektör satışı serbest olduğu için gidip rahatça alabiliyor. Sonuçta, yapılan aramalar ve kaçak kazının önü açılıyor.' dedi.
Bilinçsizce yapılan kazılar ve köstebek yuvası gibi lime lime edilen toprak...Hiç kolay değil, kaçak kazının önüne geçmek. Anadolu'nun herhangi bir köyünde başlıyor 'define dedikodusu' ve fısıltı kulaktan kulağa yayılarak sonunda söylenilenlere herkes inanıyor. Sonra... Ya sonra... Eline kazmayı küreği alan dere tepe, bağ bahçe demeden başlıyor kazmaya. Kimin umurunda kaçak kazı yapılmış, doğa tahrip edilmiş, başkasının arazisine girilmiş.. Herkes kısa yoldan köşeyi dönüp zengin olmak istiyor. Ama arkeologlar, bilimadamları ve sağduyulu insanlar define aramak için yapılan kaçak kazıların ülkeyi maddi ve manevi zarara uğrattığını belirtiyorlar.
Kültür katmanları yok ediliyor
Türkiye'de define aramanın yasak olmadığını, kanun ve yönetmeliğin olduğunu belirten İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, 'Kaçak kazı yasak ve yasak olması gerekir' dedi. Uzmanları tarafından yapılmadığı için kaçak kazıların kültür katmanlarını tahrip ettiğini açıklayan Abbasoğlu, tahrip edildiği takdirde bilimsel incelemenin doğru yapılmasının mümkün olmadığını kaydetti. Definecilerin maddi ve görsel değeri olan eserleri aradığını söyleyen Abbasoğlu, 'Tarihi ve bilimsel değeri olan yer ve eserler tahrip edilerek göz ardı ediliyor. Defineciler, buldukları parasal değeri olan eseri, bir bütün içinden çekip alıyorlar. Bu nedenle de tek başına parasal değeri oluyor, ama bilimsel değeri düşüyor' şeklinde konuştu.
Çıkan parçalar yerinde kalmalı
Bilimsel kazılarda toprağın cinsinin değişmesinden tutun, en ufak kırık çanak-çömleğe, en ufak cam parçasına kadar herşeyin değerlendirildiğini anlatan Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, çıkanlarla birlikte hepsi bir arada olduğu zaman eserlerin yorumunun yapılabileceğini söyledi. Görsel açıdan önemi olmayan ama tarih açısından önemi bulan eserlerin bulunduğunu, fakat defineciler için bunun önemli olmadığını anlatan Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, dedektörlerin ithalinin de yasaklanması gerektiğini vurguladı. Dedektörlerin bilimsel çalışmalarda kullanılabileceğini belirten Abbasoğlu, 'Bu arz-talep meselesi. Vatandaş, dedektör satışı serbest olduğu için gidip rahatça alabiliyor. Sonuçta, yapılan aramalar ve kaçak kazının önü açılıyor.' dedi.
Uyulması gereken doğrular
Bilimadamları, arkeologlar ve müze yetkililerine göre define arama ve tabiat varlıkları konusunda yapılması gereken, fakat uygulanamayan bazı yanlışlıklar var. Bu yanlışlıklar şöyle sıralanıyor:
İçinde define de bulunsa kültür varlıklarının değeri, kendi ortamında daha fazladır. Bir eser (define de olabilir) çıktığı yerde korunmalıdır. Çünkü oranın tarihine ışık tutacak niteliktedir. Bu bağlamda kaçak kazıları teşvik edecek olaylara mani olmak gerekir.
Koleksiyonerler, dolaylı olarak define aramak için yapılan kaçak kazılara yeşil ışık yakmaktadırlar. Koleksiyonerlerin, bilimsel çalışmaları desteklemeleri ve koleksiyonlarını evlerinde değil, müzelerde sergilemesi gerekir. Koleksiyonerlerin evlerindeki eserler veya defineler, müzelere bağışlansın ve onun adına müzede bölüm açılsın. ABD'de ve Avrupa'da işleyen sistem bu.
Büyülü define diye bir şey olamaz. Ancak, definecilik eski çağlarda da olduğundan dolayı mezarlarda, 'mezarlara izinsiz gömü yapılmasın' diye bir takım ceza işaretleri bulunmaktadır. Örneğin) 'Kim bu mezara izinsiz gömü yaparsa, kutsal devlet hazinesine şu kadar miktar ceza ödemek zorundadır.' gibi
Kültür varlıklarına sadece ve sadece uzman kişilerce müdahale edilmeli.
Gençliğin eğitilmesi şart. Bir kere Türkiye'deki kültür varlıklarının bize ve dünyaya ait olduğunu, bunların tahrip edilmemesi gerektiğini herkese anlatmak gerekir.
Halk inanışlarından birisi de ülkemizle diğer devletlerin arasında define konusunda yapılan bir gizli anlaşma olduğudur. Topraklarımızda hangi medeniyete ait bir define yada eser çıkarsa o devlete iade edileceği yönünde gizli anlaşma yoktur.
Bilimsel çalışmalar ne kadar artarsa kaçak kazılarda o derece azalır. Fakat bu tam olarak uygulanamamaktadır. Bu nedenle, maddi imkanı olan kurum ve kuruluşların bilimsel çalışmaları desteklemeleri gerekir.
Kaçak kazı yapana 'ihbar ödülü'verilmiyor diye bir inanış vardır. Fakat bu doğru değildir. İhbarcıya belli bir ikramiye verilmektedir. Eski eser veya define bulunduğunu ihbar edene o eserin değer takdiri üzerinden 'İhbar +*bTazminatı' ödenir
'Define Arama Ruhsatı' almak zor değil kolaydır. Fakat, vatandaş zor olduğunu sandığı için geçen yıl define arama ruhsatı almak isteyenlerin sayısı sadece 3'tür.
Define, kumar gibi alışkanlık yapar
Define arama uğruna her şeyini kaybeden insanların bulunduğunu belirten İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dç.Dr.İlhan Yargıç, define avcılığının kumar gibi bağımlılık yaptığını kaydetti. Define arayan kişi, eğer normal işini, hayatını ve ailesini ihmal ediyorsa bunu 'bağımlı' olarak adlandırmak gerektiğini vurgulayan İlhan Yargıç, 'Her kumar oynayan bir kumar bağımlısı olmadığı gibi, her define arayan da hasta değildir. Ama belli define avcıları vardır ve bu kişiler diğerlerinin de kanına girerler. Onlar da bağımlının peşi sıra gidebilirler. Asıl bağımlı ve hasta olanlar bu kişilerdir. Hastalık derecesinde bağımlı olan bu kişiler, işi gücü bırakıp sürekli olarak define arama peşinde koştururlar. Normal hayatını aksatırlar ve hem zamanını hem de parasını bu işe verirler. Ve bu yıllarca bu şekilde sürer. Gerektiğinde kendi işlerini batırabilirler. Ama ona rağman yine de vazgeçmezler.' diye konuştu.
Diğer alışkanlıklar da olabilir
Hasta olarak nitelendirilebilecek kişilerin etkisiyle bir dönem bu işe merak sarmış ve sonra bırakmış insanların da olabileceğini belirten Doç.Dr. İlhan Yargıç, define aramayı sonradan bırakan kişilerin hasta olarak adlandırılamayacağını söyledi. Yargıç, 'Define arama bağımlısı olanlarda alkol bağımlılığı ve kumar alışkanlığı genel topluma göre sıkça görülür. Maceraperest ruhlu olan bu insanlarda tıpkı kumarbazların kumar oynarken duydukları coşku vardır. Bunlar da define ararken müthiş bir heyecan ve coşku duyarlar. Zaten asıl çekici olan da budur ve o hissin peşinde olanlar bu işi sürdürürler.'dedi.
Tedavi edilmeleri şart
Ailelerin bir kere bunu geçici bir heves gibi görmeyip ciddi tavır almaları gerektiğini anlatan Doç.Dr. İlhan Yargıç, çünkü bu insanların, define arama konusunda sınırı kaybedip, ipin ucunu kaçırdıklarını söyledi. 'Hayatlarını mahvedecek derecede bu işin peşinden koşar hale gelirler. Sürekli mantıklı açıklamalar getirerek bu olayın bir hastalık olduğunu kesinlikle kabul etmezler. Sonunda kesin bir ipucu veya harita bulmuşlardır ve her defasında bu şekilde işe girişirler.' diyen İlhan Yargıç, 'Hiç hazine bulan yok mu? Tabii ki var. Yüz kişiden 3 tanesi iyi şekilde para kazanıyorsa 50 tanesi de hiç olmazsa büyük paralar kaybediyor. Hatta bazısı bütün varlığını kaybediyor. Define avcıları içinde hazine bulmuş olanları var. Ama çoğunluğu kaybetmeye mahkum. Bu insanları, psikolojik tedaviye yönlendirmek gerekir. Mantıklı açıklamalarla veya ikna edilme yoluyla vazgeçirilemezler. Onun için önlemler alınmalı. Ailesi ve yakınları seferber olmalıdır.
Bu kişiye, define aramayı önleyecek kesin yaptırımlar uygulamalıdırlar' diye sözlerini noktaladı.
İçinde define de bulunsa kültür varlıklarının değeri, kendi ortamında daha fazladır. Bir eser (define de olabilir) çıktığı yerde korunmalıdır. Çünkü oranın tarihine ışık tutacak niteliktedir. Bu bağlamda kaçak kazıları teşvik edecek olaylara mani olmak gerekir.
Koleksiyonerler, dolaylı olarak define aramak için yapılan kaçak kazılara yeşil ışık yakmaktadırlar. Koleksiyonerlerin, bilimsel çalışmaları desteklemeleri ve koleksiyonlarını evlerinde değil, müzelerde sergilemesi gerekir. Koleksiyonerlerin evlerindeki eserler veya defineler, müzelere bağışlansın ve onun adına müzede bölüm açılsın. ABD'de ve Avrupa'da işleyen sistem bu.
Büyülü define diye bir şey olamaz. Ancak, definecilik eski çağlarda da olduğundan dolayı mezarlarda, 'mezarlara izinsiz gömü yapılmasın' diye bir takım ceza işaretleri bulunmaktadır. Örneğin) 'Kim bu mezara izinsiz gömü yaparsa, kutsal devlet hazinesine şu kadar miktar ceza ödemek zorundadır.' gibi
Kültür varlıklarına sadece ve sadece uzman kişilerce müdahale edilmeli.
Gençliğin eğitilmesi şart. Bir kere Türkiye'deki kültür varlıklarının bize ve dünyaya ait olduğunu, bunların tahrip edilmemesi gerektiğini herkese anlatmak gerekir.
Halk inanışlarından birisi de ülkemizle diğer devletlerin arasında define konusunda yapılan bir gizli anlaşma olduğudur. Topraklarımızda hangi medeniyete ait bir define yada eser çıkarsa o devlete iade edileceği yönünde gizli anlaşma yoktur.
Bilimsel çalışmalar ne kadar artarsa kaçak kazılarda o derece azalır. Fakat bu tam olarak uygulanamamaktadır. Bu nedenle, maddi imkanı olan kurum ve kuruluşların bilimsel çalışmaları desteklemeleri gerekir.
Kaçak kazı yapana 'ihbar ödülü'verilmiyor diye bir inanış vardır. Fakat bu doğru değildir. İhbarcıya belli bir ikramiye verilmektedir. Eski eser veya define bulunduğunu ihbar edene o eserin değer takdiri üzerinden 'İhbar +*bTazminatı' ödenir
'Define Arama Ruhsatı' almak zor değil kolaydır. Fakat, vatandaş zor olduğunu sandığı için geçen yıl define arama ruhsatı almak isteyenlerin sayısı sadece 3'tür.
Define, kumar gibi alışkanlık yapar
Define arama uğruna her şeyini kaybeden insanların bulunduğunu belirten İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dç.Dr.İlhan Yargıç, define avcılığının kumar gibi bağımlılık yaptığını kaydetti. Define arayan kişi, eğer normal işini, hayatını ve ailesini ihmal ediyorsa bunu 'bağımlı' olarak adlandırmak gerektiğini vurgulayan İlhan Yargıç, 'Her kumar oynayan bir kumar bağımlısı olmadığı gibi, her define arayan da hasta değildir. Ama belli define avcıları vardır ve bu kişiler diğerlerinin de kanına girerler. Onlar da bağımlının peşi sıra gidebilirler. Asıl bağımlı ve hasta olanlar bu kişilerdir. Hastalık derecesinde bağımlı olan bu kişiler, işi gücü bırakıp sürekli olarak define arama peşinde koştururlar. Normal hayatını aksatırlar ve hem zamanını hem de parasını bu işe verirler. Ve bu yıllarca bu şekilde sürer. Gerektiğinde kendi işlerini batırabilirler. Ama ona rağman yine de vazgeçmezler.' diye konuştu.
Diğer alışkanlıklar da olabilir
Hasta olarak nitelendirilebilecek kişilerin etkisiyle bir dönem bu işe merak sarmış ve sonra bırakmış insanların da olabileceğini belirten Doç.Dr. İlhan Yargıç, define aramayı sonradan bırakan kişilerin hasta olarak adlandırılamayacağını söyledi. Yargıç, 'Define arama bağımlısı olanlarda alkol bağımlılığı ve kumar alışkanlığı genel topluma göre sıkça görülür. Maceraperest ruhlu olan bu insanlarda tıpkı kumarbazların kumar oynarken duydukları coşku vardır. Bunlar da define ararken müthiş bir heyecan ve coşku duyarlar. Zaten asıl çekici olan da budur ve o hissin peşinde olanlar bu işi sürdürürler.'dedi.
Tedavi edilmeleri şart
Ailelerin bir kere bunu geçici bir heves gibi görmeyip ciddi tavır almaları gerektiğini anlatan Doç.Dr. İlhan Yargıç, çünkü bu insanların, define arama konusunda sınırı kaybedip, ipin ucunu kaçırdıklarını söyledi. 'Hayatlarını mahvedecek derecede bu işin peşinden koşar hale gelirler. Sürekli mantıklı açıklamalar getirerek bu olayın bir hastalık olduğunu kesinlikle kabul etmezler. Sonunda kesin bir ipucu veya harita bulmuşlardır ve her defasında bu şekilde işe girişirler.' diyen İlhan Yargıç, 'Hiç hazine bulan yok mu? Tabii ki var. Yüz kişiden 3 tanesi iyi şekilde para kazanıyorsa 50 tanesi de hiç olmazsa büyük paralar kaybediyor. Hatta bazısı bütün varlığını kaybediyor. Define avcıları içinde hazine bulmuş olanları var. Ama çoğunluğu kaybetmeye mahkum. Bu insanları, psikolojik tedaviye yönlendirmek gerekir. Mantıklı açıklamalarla veya ikna edilme yoluyla vazgeçirilemezler. Onun için önlemler alınmalı. Ailesi ve yakınları seferber olmalıdır.
Bu kişiye, define aramayı önleyecek kesin yaptırımlar uygulamalıdırlar' diye sözlerini noktaladı.
Define Haberleri
Tarihi havuzda define avı
Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Koruma ve Güvenlik Müdürü'nün, Halkalı'daki Roma'dan kalma Kleopatra havuzunda kompresörlerle define aradığı iddia edildi.
Halkalı'da Roma döneminden kalma ve Kleopatra'nın süt banyosu yaptığına inanılan havuzun da bulunduğu tarihi bölge, geçmişte defalarca define avcılarının talanına maruz kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 20 yıl önce tarihi bölgeyi yanıcı ve patlayıcı maddelerin depolandığı 350 dönüm arazinin sınırları içine katarak koruma altına aldı.
İTFAİYE ERİ FARKETTİ
Ancak bu defa da bizzat bir belediye çalışanının, söz konusu bölgede define aradığı iddia edildi. İddiaların göbeğindeki isimse, 15 gün önce bir gece yarısı dev kompresör ve projektörlerle havuzun ortasını kazdığı öne sürülen İBB Kontrol Daire Başkanlığı'na bağlı Koruma ve Güvenlik Müdürü İsmail Özbek. Depoların bulunduğu alana zaman zaman denetim için gelen İsmail Özbek, havuzun altında üç ton altın bulunduğu söylentilerine dayanamayarak kazı yapmaya karar verdi ve iki gün boyunca aramalarını sürdürdü. Yine iddiaya göre yanıcı maddeler nedeni ile itfaiye teşkilatından da bir ekibin nöbet tuttuğu kurumda görevliitfaiye eri Sezgin Şen, olayı fark ederek merkeze bildirdi. Bunun üzerine kazıyı durduran müdür hızla çukuru kapatarak havuzu yeniden suyla doldurdu. Olayın ardından zabıta müdür yardımcılığına atanan Özbek'in daha önce de mezarlıklar müdürlüğünde görevliyken, sahipsiz mezarları başkalarına satmaktan dolayı disiplin cezası aldığı öğrenildi.
'İFTARA GİTMİŞTİM'
Olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda olay gecesi görev yapan güvenlik görevlisi Bayram Aksoy sorumlu bulunarak kendisine uyarı cezası verildi. Özbek'in yerine ise Mehmet Comcuoğlu müdür olarak atandı. Müdür İsmail Özbek ise iddiaları yalanlayarak söz konusu gece, olay yerine denetleme ve iftara katılmak amacıyla gittiğini belirtti. Özbek "İftardan sonra oradaki görevli arkadaşlardan biriyle havuzun etrafında gezerken, bazı arkadaşları havuzun içinde gördüm. 'Orada ne yapıyorsanız hemen kapatın, çünkü yasal değildir' dedim. Kontrol daire başkanına da gerekli bilgileri verdim. Ben görevimi yaptım, bir kabahatim yok "diye konuştu.
-------------------------------------------
Allianoi kazısında define heyecanı
İZMİR'İN Bergama ilçesi yakınlarında, Yortanlı Barajı'nın suları altında kalacak Allianoi Antik Kenti'ndeki kurtarma kazısında altın sikkeler bulundu. Allianoi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Ahmet Yaraş şunları söyledi: "Kazı çalışmasında, Geç Roma Çağı'nda İmparator Focas dönemine ait 8 altın sikke bulundu. Son derece iyi korunmuşlar. Bu sikkelerden 1998 yılında 10 adet, 2001 yılında 1 adet bulunmuştu. Bugüne kadar Bergama Müzesi'ne envanterlik ve etütlük değerde toplam 11 binin üzerinde gümüş ve bronz sikke teslim edildi."
-------------------------------------------
392 milyon YTL verdi, defineli arsa ’TOBB İstanbul’ olacak
Emlak Konut’un Zeytinburnu’ndaki 73 bin metrekarelik ’defineli arsa’ ihalesine en yüksek teklifi 392 milyon YTL ile TOBB verdi. TOBB, ihale onaylandıktan sonra bu arsaya ’TOBB İstanbul Kompleksini’ inşa edecek.
TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) AŞ’ye (Emlak Konut) ait ve define arama iddialarıyla gündeme gelen Zeytinburnu’ndaki iki ayrı arsanın ihalesinde, büyük parsel olan 73 bin metrekarelik kısma en yüksek teklifi verdi. TOBB’un bu arsayı ’TOBB İstanbul Kompleksini’ inşa etmek için almak istediği belirtildi. Kadıköy Ataşehir’deki Emlak Konut Genel Müdürlüğü’nde yapılan ihalede, 73.015,5 metrekarelik iki parsel, açık artırma yöntemiyle ayrı ayrı satışa sunuldu. 73 bin metre karelik arsaya en yüksek fiyatı TOBB verdi. TOBB, arazinin ihalesine, yüzde 18 KDV hariç 392 milyon YTL teklif verdi. Diğer 15 bin 550 metrekarelik arsaya ise en yüksek teklifi yüzde 18 KDV hariç 87 milyon YTL peşin bedelle Ottoman Emlak İnşaat verdi. Her iki arsanın satışı için düzenlenen ihaleye, TOBB dışında 5 yerli firma katıldı.
LEVENT’TEN SAHİLE: Emlak Konut’un, Zeytinburnu arsasına en yüksek teklifi veren TOBB, satışın onaylanmasından sonra buraya, "TOBB İstanbul Kompleksini" inşa etmeyi planlıyor. Arsanın büyük bölümüne yapılacak kompleks, şu anda Levent’teki TOBB Plaza’ya sığmayan birçok birimi bir araya toplayacak. Emlak Konut’a ait Zeytiburnu arsalarının satıştan elde edilecek toplam 565 milyon YTL dolayındaki gelirle Konut Edindirme Yardımı ödemeleri yapılacak.
DEFİNE PAYLAŞILACAK: Zeytinburnu’ndaki arsada "devletin define-altın arayacağı" iddia ediliyordu. TOKİ iştiraki Emlak Konut ise tapuya "Define bulunması halinde bu definenin yüzde 50’sinin devlete, yüzde 25’nin arsa sahibine ve yüzde 25’inin de Emlak Konut’a ait olacağına dair bir şerh konulacağını bildirmişti. İhale öncesinde tapuya söz konusu şerhin konulduğu öğrenildi.
’Satılan arsada 10 milyar dolarlık altın var’ iddiası
TOBB’un en yüksek teklifi verdiği arsada nominal değeri 2 milyar doları, antika değeri 10 milyar doları bulan altın olduğunu iddia ediliyor. İddiaya göre Almanlar Birinci Dünya Savaşı sırasında, yenilgi ihtimalini düşünerek hazinelerinin bir kısmını Yavuz ve Midilli Zırhlısı ile İstanbul’a göndermişler. Altınlar bu alan içindeki mağaralara gömülmüş. Almanlar savaşı kaybedince hazine burada kalmış ve unutulmuş. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman Goeben ve Breslau Zırhlıları, İstanbul’a sığınmış, gemilerin, Osmanlı tarafından satın alındığı açıklanmıştı. O güne kadar savaşta tarafsız kalan Osmanlı, Rusya ve İngiltere’yi kızdırmıştı. Yavuz ve Midilli isimleriyle Karadeniz’e açılan gemiler Odessa ve Sivastopol limanlarını bombalamıştı. Osmanlı Devleti de bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’na girmiş sayıldı.
-------------------------------------------
Definenin böylesi görülmedi
Define avcıları İngiliz korsanların bundan 300 yıl önce sakladığı 10 milyar dolarlık İnka altınlarının peşinde
Bir grup bilimadamı Pasifik Okyanusu'ndaki bir adada dünyanın en değerli korsan definesini arıyor. Dünyanın en tanınmış define avcılarından Hollandalı Bernard Keiser'in başkanlığındaki ekip aradıkları hazinenin değerinin 10 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.
Hazinenin ünlü korsan George Anson tarafından 1716 yılında Şili kıyıları önündeki Robinson Crusoe adasına saklandığı rivayet ediliyor. Efsanevi hazine, İnkaların altınlarından oluşuyor. George Anson bu hazineyi, onu İnkalar'dan çalan İspanyollardan ele geçiriyor. İspanyol gemileri hazineyi geri alabilmek için bütün denizlerde Anson'ın ve gemisi 'Unicorn'un peşine düşünce de saklamak için bu adaya gömüyor.
Robinson Crusoe adası yüzyıllar boyunca korsanların üssü olmuş. Adaya yanaşan korsanlar burada gemilerini tamir etmiş ve taze su depolamış. 1704 yılında İskoçyalı korsan Alexander Selkirk, kaptanıyla münakaşa edince ceza olarak adaya bırakılmış. Selkirk adada 5 yıl tek başına yaşam savaşı vermiş. Selkirk'in hatıraları Daniel Defoe'yüa ünlü romanı Robinson Crusoe'yu yazmak için esin kaynağı olmuş. Adaya 1966 yılında bu nedenle 'Robinson Crusoe' adı verildi.
Define avcıları eğer aramalarında başarılı olurlarsa, İnkalar'ın altınının dörtte birine sahip olacaklar. Definenin geri kalan kısmı aramalara izin veren ve sürekli kontrol altında tutan Şili hükümetine gidecek.
-------------------------------------------
Ahtapottan define çıktı
GÜNEY Kore’de Japon denizinde avlanmakta olan Koreli balıkçı Kim Yong-Chul, ağlarına takılan bir ahtapotun solungaçları arasında 12’nci yüzyıldan kalma çok değerli çanak çömlek parçaları buldu. 900 yıllık parçaların Koryo Hanedanlığı zamanında kraliyete ait batan bir gemiden deniz dibine dağılmış olabileceği açıklandı.
-------------------------------------------
Sultanahmet'te define aradılar
Sultanahmet'teki tarihi mezar içinde define arayan 4 kafadar yakayı ele verdi. Eminönü'nde geçtiğimiz ay meydana gelen olayda, Tavukhane Sokak üzerindeki tarihi mezardan sesler geldiği ihbarı alan polis, Muhammet Ö., Eyüp Ö., İrfan Y. ve Ramazan Ç.'yi gözaltına aldı. Yapılan aramada, mezarın 2 metrekarelik bölümünün kazıldığı tespit edilirken, levye ve bir çapa ele geçirildi. Sorgulanan define avcıları, ilk ifadelerinde, altın ya da tarihi eser bulabilecekleri duyumu almaları nedeniyle mezarı kazdıklarını itiraf etti. Adliyede suçlamaları reddeden zanlılar, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak dosyayı kapatmayan savcılık, zanlılar hakkında, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçundan 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Ali OKTAY / İSTANBUL
------------------------------------------
TARİH KAÇAKÇISI ARKEOLOG
İstanbul'da, Mehmet Şahin isimli arkeolog, M.Ö 4. yüzyıl Hellenistik döneme ait üzerlerinde Yunan tanrılarının cinsellik ve savaş sahnelerinin bulunduğu pişmiş topraktan yapılma 8 parça tarihi eseri satmak isterken yakalandı. Şahin hakkında, başka bir suçtan gıyabi tutuklama kararı bulunduğu bildirildi.
-------------------------------------------
Define merakı Türkiye'yi sardı
Kolay yoldan zengin olmak isteyenler, define peşine düştü. Tonlarca altın bulunduğu iddiasıyla Konya'da bir mağara ile Edirne'de Belediye Binası'nın bahçesi kazıldı. Önceki gün de Bartın'ın Amasra İlçesi açıklarında binlerce altın ve gümüş sikkeyle battığına inanılan bir Osmanlı gemisinin çıkarılması için planlar yapıldığı gündeme geldi.
Benzeri bir gelişme bugünlerde Adana'da yaşanıyor. Kıbrıs Rum Kesimi'nin eski liderlerinden Makarios'un da doğum yeri olduğu iddia edilen Feke İlçesi'nin Gürümze Köyü'nde, Niğdeli Bayram A., Müze Müdürlüğü'nden ruhsat alarak, 120 metrekarelik alanda define kazısı başlattı. Bayram A.'nın, Kurtuluş Savaşı sırasında Gürümze Köyü'nde çıkan çatışmada bir kız çocuğu dışında tüm Rumların öldüğü, hayatta kalan ve daha sonra İstanbul'a yerleşen kızın ise savaştan hemen önce köyde 'Yedi katır yükü altın gömüldüğü' yolundaki anlatımından yola çıkarak köyde kazı yaptırdığı öğrenildi. Jandarma ve Müze Müdürlüğü personeli nezaretinde yapılan kazıyı sekiz işçi yürütüyor. Bayram A. kazdıkları yerde gömüye rastlamamaları halinde yeni ruhsatlar alarak başka bölgelerde de arama yapacaklarını söyledi. (AA)
-------------------------------------
Atlantik'te 'define' avı
Polis ve uluslararası uyuşturucu mafyası, Roddy McLean adlı kaçakçının ölmeden önce Azor Adaları'nın açıklarına gömdüğü sanılan 10 milyon sterlinlik esrarı arıyor.
Konteynerin İçinde
Uluslararası uyuşturucu mafyası hummalı bir şekilde, Atlas Okyanusu'nda 'define' arıyor. İngiliz uyuşturucu kaçakçısı Roddy McLean'in ölmeden kısa süre, Azor Adaları'nın açıklarına 10 milyon sterlin değerinde (Yaklaşık 25 milyon YTL) esrar sakladığına inanılıyor. Bir dönem İngiliz Gizli Servisi MI5 için casusluk yapmakla da suçlanan 'Temel Reis' lakaplı McLean'in esrarı, su geçirmez konteynerler içinde denize attığı düşünülüyor.
İpucu Kitapta
Polis ve mafya, Roddy McLean'in hayatını anlatan 'Cut-Throat' adlı kitapta, esrarın saklandığı yer hakkında ipuçları bulunduğuna inanıyor. McLean'in yeğeni tarafından yazılan kitaptaki 'İpucunun yardımıyla hazinemi bulacak ve Fas'ın çok iyi korunmuş üç tonluk nadide parçasına sahip olacaksın' cümlesi, dikkat çekiyor. Kitabı yazan Wayne Tallon ise, esrarın gömüldüğü yeri bilmediğini söylüyor.
-------------------------------------
Define yüzünden savaş çıkacak!
Dört milyar dolarlık yüküyle 1694'te Cebelitarık'ta batan Sussex adlı gemi, İngiltere ve İspanya arasında krize neden oldu. İki ülke de definede hak iddia ediyor.
765 metre derinde
1694'te dört milyar dolarlık yükle Cebelitarık'ta batan savaş gemisi Sussex, İngiltere ve İspanya arasında krize neden oldu. Bugüne kadar kimsenin çıkaramadığı hazineye ABD'li bir şirket ulaşınca, iki ülkenin arası iyice açıldı. İspanya hazinenin kendi karasularında olduğunu iddia etti. İngiltere ise İspanya'nın hak talebine, Sussex'in İngiliz gemisi olmasını göstererek itiraz etti.
ABD'Lİ ŞİRKET ÇIKARACAK
İSPANYA uluslararası arenada, 10 ton altın ve 100 külçe gümüşten oluşan gemi enkazını çıkarmaya çalışan Odyssey şirketinin faaliyetlerini durdurmaya uğraşıyor. Cebelitarık'a hükmeden İngiltere'nin hazineyi çıkarmak için ABD'li bir şirketle anlaşması, İspanya yönetimini çileden çıkarıyor. Yetkililer, Sussex'in dünyanın en değerli hazinesi olduğunu söylüyor.
-------------------------------------
Büyülü define var mı?
Halk arasındaki söylencelerde 'büyülü defineler' diye bir inanış vardır. Bu definelere, kimsenin ulaşması mümkün değildir. İnanışa göre eğer o definenin yerini tespit edip çıkartmak istiyorsanız, ya ermiş bir hocaya ya bir medyuma ya da o definenin üzerindeki büyüyü bozacak birisine ihtiyacınız olacaktır. Definenin bulunduğu yer, size ya kül şeklinde ya bir yılan veya değişik şekillerde görünebilir. Bunun için yapılması gereken o büyünün bozulduktan sonra definenin oradan alınmasıdır. Peki 'büyülü' diğer bir deyişle 'sahipli' definelerin üzerindeki esrarengiz olay nedir? Büyülü defineler nasıl bozulur? Ne yapmak gerekir? İnanması güç ama, mutlaka size bir büyülü define hikayesi anlatılacaktır. 'Ben gözümle görmediğim şeye inanmam' diyenlere ise define arayanlar şöyle yanıt veriyor: 'Eğer, gerçekten siz cinler alemine inanıyorsanız, büyülü defineye de inanmanız gerekir. Kur'an'daki ayetlerde büyü kelimesi geçer, fakat büyü yapmak haramdır. O zaman büyü varsa, büyülü define niye olmasın?'
-------------------------------------
Cinler çarpar
Türk kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim Memiş Hoca, büyülü defineleri anlatıyor bize. Memiş Hoca'ya göre definelere, büyülü denmesinden ziyade 'sahipli' denmesi daha uygun. İnsanların define arama konusunda birbirlerini aldattıklarını ve sanki yeryüzünün her santim toprağında altın ve hazine varmış gibi davranıldığını belirten Memiş Hoca, bir takım kötü niyetli insanların ellerindeki haritaları eskitilmiş şekle sokarak başka insanlara sattıklarını söyledi. Bir kişinin, yasal yollardan şüphelendiği yerdeki defineyi almasının mümkün olduğunu anlatan Memiş Hoca, çoğu hazinelerin de cinler tarafından korunduğunu kaydetti. Memiş Hoca,' Cinler tarafından korunan defineleri, herhangi bir insanın ortaya çıkartması ve o yerde çalışması imkansızdır. Aksi takdirde cinler, o insanlara zarar verir ve hatta orada bulunan kişiler ya felç olur ya aklını kaybeder ya da ölebilir. Çünkü oradaki hazine, cinlerin kendi nafakalarıdır ve onlara aittir' dedi.
Türkiye ekonomisi düzelir
Müslüman cinlerle irtibat halinde olan bir kimsenin sahipli definelerin yanında mutlaka bulunmasının gerektiğini anlatan Memiş Hoca, kendisinin cinle korunan defineleri çıkarabileceğini söyledi. 'Devlet izniyle ve belirli bir anlaşmayla oradaki hazineleri çıkarabilirim' diyen Memiş Hoca, sözlerini şöyle sürdürdü,' Bir insan böyle bir şüpheyle bana gelirse, ilk önce kendisinden resmi belge almasını isterim. Ve benim de bir emeğim olacağından nafakamı da belirtirim.
Noter kanalıyla özel sözleşme yapıldıktan sonra oraya giderim. Devletin kontrolünde çalışma yapılır. Abdestimi aldıktan sonra iki rekat namaz kılarım. Tütsüler yanar ve tesbihat yapılır. Kendi cinlerimle irtibat kurar ve çalışmaya başlarım. Bir horoz getirildikten sonra onu keser ve duaları okurum. Eğer gerçekten hazine varsa onu oradan çıkartırım. Kimse böyle bir şeye kalkışmasın. Yoksa cinlerin intikamı çok kötü olur. Bu tür olaylara çok inanmak gerekir. Bakanlar Kurulu bana yetki versin, Türkiye'nin ekonomisini düzelteyim.'
------------------------------------------
Piskoposun sözleri gerçek mi?
Hıristiyan aleminin çok ünlü bir piskoposu ölüm döşeğinde, kendisini bekleyen rahiplerden birini yanına çağırır ve 'Türkiye'de yaşayan insanlar, yemeklerini altın kaşıkla yemeye başladılar mı?' diye sorar. 'Hayır' cevabını alan piskopos, 'Türkler, demek ki hala yaşadıkları toprakların altında neler olduğunun farkında değiller' diye karşılık verir.
Akın akın ülkemize geldiler
Kısa süre sonra hayatını kaybeden piskoposun yazılarını inceleyen rahipler, dehşete kapılırlar. Çünkü, kutsal kitapları İncil'in bazı bölümlerinde de yer alan ifadelere göre; Türkiye'deki topraklar, binlerce ton altınla gömülüdür. Gerçekliği tartışılabilecek, tanıklarının itirafı mümkün olmayacak bu olaydan sonra tarihin ilk devirlerinden bu yana medeniyetlerin merkezi olan Türkiye'nin her köşesine özellikle Hıristiyan turistler, gezi gerçekleştirirler. Geliş amaçlarını ve gezdikleri yerleri kimsenin bilmediği bu kişiler, mezarlıklar, kilise kalıntıları, tarihi eserler, çeşmeler, su değirmenleri ve eski yollar ile asırlık çınar ağaçlarının fotoğraflarını çekerler ve bilgi edinirler. Evet, her yıl ülkemize binlerce turist geliyor ve dağ-taş demeden her tarafı geziyorlar. Türkiye'de 10 gün kalıyorlar, 15 gün sonra gidip tekrar geliyorlar. Niçin geldikleri bilinmez ama, Türkiye'nin doğal zenginliklerini, turistik yerlerini çok iyi bildikleri ve ülkemize iyi döviz bıraktıkları kesin.
--------------------------------------------
Defineciler sponsor arıyor
Defineciler, bazen varını yoğunu bu işe yatırıyorlar. Ellerinde ne var ne yoksa satıyorlar. Öyle ki define arama umudundan vazgeçmeyen bu insanlar, parasız kalınca arama çalışmaları için sponsor bile arıyorlar.
Mudanya'nın Eğerce sahillerinde 5 gün boyunca iş makinaları ile aranan 4 bin kiloluk Osmanlı hazinesi bulunamadı. Ancak altın hayali ile resmi arama çalışmalarını yürüten Başaran Mahallesi eski muhtarı Avni Kuş, kasanın çıkartılması için devlet yetkilileri ve zenginlerden destek bekliyor.
67 ortaklı kazı
Bursa'dan 67 arkadaşı ile birlikte Mudanya'nın Eğerce sahillerinde Osmanlı hazinesini arayan 55 yaşındaki Avni Kuş, Türkiye ekonomisinin düzelmesi için bu kasanın çıkartılmasının faydalı olacağını söyledi. İngilizlerin Osmanlı'dan çaldıkları ve içinde 4 bin kilo altın bulunan kasayı Eğerce yakınlarında yakalanacaklarını anlayınca denize bıraktıklarını ileri süren Avni Kuş, 1991 yılında ellerinde harita ile bölgeye gelen 2 Ermeni'nin denizi tarayıp gittiklerine dikkat çekiyor.
5 milyar gitti
Daha sonra köyden devasa kasayı görenlerin olduğunu, kapı zannettikleri kasanın, parlayan halkasına halat takıp çekmeye uğraşanların bulunduğunu anlatan Avni Kuş, 'Biz bu parayı paylaşma hayalinde değiliz. Önemli olan dedelerimizden kalan bu paranın Türkiye ekonomisine katkısının olmasıdır. Her gün yapılan zamlardan kurtuluruz. Devlet yetkililerine sesleniyorum: Bu sahilde görülen kasayı bulmak için fazla bir masraf etmeye gerek olmadan, iş makinaları ile çalışmalara destek olsunlar. Temmuz - Ağustos aylarında sahildeki kumlar daha fazla çekilecek. Bu dönemde çalışma yapıp kasayı çıkartalım. Devlet bu para ile rahatlasın. Bizim bir beklentimiz yok. Biz arama çalışmaları için 5 günde 5 milyar lira harcadık. Ancak gücümüz buna yetti. Kasa hem denizde hem de kumların içerisinde bunu çıkartalım' diye konuştu.
--------------------------------------------
Muhteşem define
Ticaret gemilerinin kabusu, efsane korsan Kaptan Kid'in 225 trilyon değerindeki hazinesi Hint Okyanusu'nda 10 metre derinlikte bulundu
Hint Okyanusu'nun efsane korsanı Kaptan Kid'in yüzyıllar önce batan 'Adventure Galley' adlı gemisindeki hazine bulundu. Madagaskar açıklarındaki Saint Marie Adası'nın kıyısında, 10 metre derinlikte asırlardır duran batıktaki yüzlerce altın ve gümüş para ile değerli eşyayı Barry Clifford adlı ABD'li maceraperest çıkardı.
İngiliz sicimiyle asılmıştı
Batıktan aldığı parçaları tarihçilere inceleten Clifford, 225 trilyon lira değerindeki definenin, ünlü korsan Kaptan Kid'in (1640-1701) gemisine ait olduğunu kanıtladı. Trilyonluk definenin artakalan bölümünü de çıkarmayı planlayan Clifford, bulduğu tarihi eşyalarla gemi parçalarını Boston'da kendisine ait 'Korsan Müzesi'nde sergilemek istediğini açıkladı. Kaptan Kid, 1701'de İngilizler tarafından yakalanıp Londra'da asılmıştı.
--------------------------------------------
Çatalca'da define avcıları yakalandı
Çatalca'nın İnceğiz Köyü'ndeki SİT alanında define arayan 7 kişilik şebeke jandarmanın operasyonu sonucu yakalandı. Çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan yedi kişinin İGDAŞ'a iş yapan taşeron firmada çalıştıkları belirlendi.
Hafta sonunda İnceğiz Köyü'ne gelen Ramazan U. (32), Yılmaz D. (33), Zihni A. (58), Mehmet Latif U. (37), Hüsnü G. (51), Orhan U. (28), Oktay U. (32) adlı kişiler piknik yapıyormuş gibi gözüküp ellerindeki kazma ve küreklerle 15 metre kuyu kazdılar. Daha önce burada dedektörlerle inceleme yapan şebeke elemanları çevredeki köylüler tarafından Çatalca Jandarma Karakolu'nu ihbar edildi. Sorgularında kazı yaptıklarını inkar ederek mağaralar bölgesinde piknik yapmaya geldiklerini söyleyen şahıslar 'Biz İGDAŞ'ta kazı yapan bir taşeron firmada çalışıyoruz. Buraya piknik yapmaya geldik' dedi. Karakoldaki ifadelerinin ardından Çatalca Adliyesi'ne sevk edilen şahıslar savcılıkta verdiği ifadelerde suçlarını itiraf etti ve Çerkezköy Cezaevi'ne gönderildi.
--------------------------------------------
Define için tarihi köprüyü yıktılar
Samsun'un Bakacak ve Karaperçin köylerini arasındaki Değirmendere üzerinde bulunan tarihi kemer köprü, define uğruna kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından dinamitlenerek yıkıldı. Yüzlerce yıllık tarihe sahip olduğu bildirilen ve kesme taştan inşa edilmiş kemerli köprünün yıkılmasıyla birlikte Karaperçin ve Bakacak köylerini birbirine bağlayan iki yoldan birisi de kullanılamaz hale geldi. Su seviyesinden yüksekliği yaklaşık 15 metre, iki yaka arasındaki açıklığı ise yaklaşık 25 metre olan tarihi köprünün dinamitlenmesi üzerine soruşturma başlatıldığını belirten Kaymakam Ahmet Turan, köprünün muhtemelen define aramak amacıyla dinamitlenmiş olacağını belirtti.
Böylesini görmedik
Kaymakam Turan şunları söyledi: 'Bu bölgede yoğun bir define arama talebi var. Sanırım köprüyü de bu maksatla havaya uçurdular. Olayı soruşturuyoruz. Yerleşim birimlerine uzak olması nedeniyle bu işi kolaylıkla gerçekleştirmiş olabilirler. Henüz bir ipucu elde edilemedi.'
İl Kültür Müdürlüğü yetkilileri ise olayla ilgili olarak Müze Müdürlüğü'nün raporunun beklendiğini kaydederek, 'Çok sayıdaki tarihi eserin defineciler tarafından tahrip edilmesine rastlanıyordu, ancak bugüne kadar benzer bir olaya rastlamadık' dediler.
--------------------------------------------
Altınların yarısı bizim
EDİRNE Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, atık su kazıları sırasında bulunan altının yüzde 50’sinin belediyeye verilmesi gerektiğini söyledi. Sedefçi, İller Bankası finansmanıyla Kirişhane’de Edirne Merkez Yağmur Suyu Toplama ve Kanalizasyon inşaatının yapıldığını ve altının bu alanda bulunduğunu hatırlattı. Bu bölgede bir küp altının gömülü olduğu iddiasının kendisine ulaştığını belirten Başkan, kazılarda 33 tarihi altın paranın bulunduğunu, daha detaylı bir arama yapılması gerektiğine inandığını söyledi.
DEFİNE ARAMAYA SON
Sedefçi, şöyle konuştu: “Sürekli hacizlerle boğuşan bir belediye olarak bu bizim için büyük bir şans. Daha önce de define bulmak amacıyla Edirne Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü bahçesinde kazı çalışması yapmıştık. Yanlış yerde kazı yapmışız. Sonuçta belediyenin mülkiyeti olan bir yerde altın bulundu, bildiğim kadarıyla yüzde 50’sini belediyeye vermeleri gerekiyor. Bundan sonra ben altın aramayacağım.”
Rumlar mı gömmüştü
İNŞAAT işçilerince bulunan altınların devamının çalınmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. 1800 sonlarına ait olduğu belirlenen Osmanlı ve Avrupa’nın değişik ülkelerine ait 33 altın sikke, resmi kurumlara teslim edildi. Araştırmacı yazar Oral Onur, altınların Rumlara ait olduğunu, mübadele döneminde gömmüş olabileceklerini iddia etti.
Define prosedürü
BULUNAN definenin değeri Maliye Bakanlığı’nca tespit edilir. Arazi Hazine’ye aitse definenin yüzde 50’si Hazine’ye, yüzde 50’si define arayıcısına; özel veya tüzel kişilere aitse, yüzde 40’ı arayıcıya, yüzde 10’u arazi sahibine, yüzde 50’si de Hazine’ye verilir. Vatandaş tesadüfen define bulduysa, arama izni olmadığı için, definenin dağıtılmasında bu kurallar uygulanmaz. Arkeologların eser hakkında tarihi değer takdirinden sonra, bakanlıktan ödenek talep edilir ve hazineyi bulana ödül verilir.
--------------------------------------------
İmamın rüyası
Emekli İmam Rasim Yıldırım'ın rüyasında gördüğü 2 ton altına ulaşabilmek için 20 defineci kazı çalışması başlattı
Emekli bir imamın gördüğü rüya üzerine harekete geçen 20 hazineci, 2 ton altın bulma umuduyla define kazısı başlattı.
2 ton altın
Samsun'da, emekli İmam Rasim Yıldırım (62), bir gece rüyasında Hasköy Teknepınar yöresindeki eski bir değirmenin yakınında 2 ton altın gömülü olduğunu gördü. Yıldırım, rüyasını çevresindekilere anlattı. İmamın rüyası üzerine bir araya gelen, aralarında profesyonel definecilerin de bulunduğu 20 kişi, define aramak için Samsun Arkeoloji Müzesi'nden izin aldı. Müze Müdürlüğü, Milli Emlak Müdürlüğü ve jandarma ekiplerinin kontrolünde greyderlerle kazı çalışmaları başladı. Bölgede gömülü büyük bir define olduğunun söylendiğini anlatan emekli imam, bu amaçla daha önce de kazı yapıldığını belirtti. Yörede eskiden Rum ve Ermeniler'in yaşadığını anlatan Rasim Yıldırım, 'Buralarda bir yerde define var, buna eminim. Umarım rüyam doğru çıkar' dedi.
Hastalık halinde
Müze Müdürlüğü yetkilileri de, bugüne kadar çok sayıda kazı izni verdiklerini kaydederek, 'Vatandaş büyük umutla kazı izni alıyor. Ancak, sonuç hüsran oluyor. Bu işi hastalık haline getirenler var. Bu çok tehlikeli' dedi.
--------------------------------------------
Define kazan iki kişi göçük kurbanı
Sinop'ta kaçak define kazısı sırasında toprak altında kalan 2 kişi öldü. Erfelek ilçesinde kaçak kazı yaptıkları bildirilen 4 kişinin çalışmaları sırasında toprak kayması meydana geldi. Yaklaşık 6 metrelik çukurda oluşan göçük sırasında toprak altında kalan Nuriye Karataş (44) ve Hikmet Gedik (51) yaşamını yitirdi.
--------------------------------------------
Kaymakam Gölde Define Arandığı Haberlerini Yalanladı
Beyağaç Kaymakamı Şakir Öner Öztürk, Bazı Basın Organlarında Yayımlanan 'Defineciler Gölü Boşaltmaya Kalktı' ve 'Doğaya Hazine Talanı' Başlıklı Haberlerde, Kartal Gölünün Altın Heykel Bulmayı Umanlar Tarafından Kurutulup Kazıldığı Yönündeki Bilgiler Tamamen Gerçek Dışı Olduğunu Bildirdi.
Beyağaç Kaymakamı Şakir Öner Öztürk, bazı basın organlarında yayımlanan 'Defineciler gölü boşaltmaya kalktı' ve 'Doğaya hazine talanı' başlıklı haberlerde, Kartal gölünün altın heykel bulmayı umanlar tarafından kurutulup kazıldığı yönündeki bilgiler tamamen gerçek dışı olduğunu bildirdi.
Kaymakam Öztürk, Cihan muhabirine yaptığı açıklamada daha önce 2004 yılında gölde hazine avcılarının kazı yaptığı haberlerinin medyada yer aldığını hatırlatarak, şimdikilerin de onların kopyası olduğunu ifade etti. Öztürk, "2004 yılında gölde yapılan bu tür kazıları bildiğimizden konu üzerinde hassasiyetle durulmuş, devamlı olarak İlçe Jandarma Komutanlığı ve Orman İşletme Müdürlüğü vasıtasıyla alan kontrol altına alınmıştır. Şahsım tarafından alan bizzat incelenmiş olup şu an için olağan dışı hiçbir durum sözkonusu değildir." dedi.
Çalışmaları sonucu Kartal gölünün kuruması bir yana, son yılların en yüksek su seviyesine ulaştığını belirten Kaymakam Öztürk, "Bundan sonra da konu hassasiyetle incelenecek ve gerekli çalışmalar devam edecektir." şeklinde konuştu.
Bazı basın organlarında, Denizli'nin Beyağaç ilçesindeki Sandıras dağının 2 bin metre râkımlı zirvesinde bulunan 3 milyon yıllık krater gölü Kartal'ın, çift başlı altın kartal heykeli bulmayı ümit eden define avcılarınca boşaltılmak istendiği yazılmıştı.
Mardin'de topraktan üçüncü küp çıktı
Mardin Müze Müdürü Nihat Erdoğan, Kızıltepe ilçesinin Sürekli köyündeki kazı çalışmalarında, içinde kültür varlıklarının olduğu toprak bir kase daha bulunduğunu söyledi.
Müze Müdürü Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kızıltepe ilçesine bağlı Sürekli köyünde yapılan kazılarla ilgili ilk etapta ele geçirilen altın, gümüş ve bronzdan sikke ve ziynet eşyalarının bir kadına ait olabileceği ihtimali üzerinde durduklarını ancak kazı devam ettikçe ulaştıkları kültür varlıklarının gömü görüntüsü verdiğini belirtti.
Kazı yapılan alanda, içinde kültür varlıklarının olduğu üçüncü toprak kasenin bulunduğunu ve duvar kalıntılarına rastladıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''104'ü altın olmak üzere 300 dolayında, boncuk, bilezik ve ziynet eşyasından oluşan kültür varlığına ulaştık. Bunlar arasında gümüş ve bronz sikkeler de bulunuyor. Toprak kasedeki kültür varlıklarının yanı sıra duvar kalıntıları içerisinde küçük toprak kaseye daha ulaştık. Duvarın bir eve ait olduğu ve ev sahibinin ziynet eşyalarını ve mal varlığını duvar arasına avuç içi büyüklüğündeki toprak kaselerde saklamış olabileceği ihtimali üzerinde duruyoruz. O zamanki koşullarda mal varlığını gömmüş diye düşünüyoruz. Şimdi duvar etrafında kazılarımızı genişleterek alanın niteliğini anlamaya çalışıyoruz. Toprak kaselerde bulunan kültür varlıklarının Bizans, İlhanlılar ve Eyyübiler dönemine ait olduğuna dair bilgilere ulaşıldı. Kazılarda MÖ 3000 yılına ait höyük izine rastlandı. Çalışmalarımız sürüyor.''
-KÖYLERİNE YOL VE SAĞLIK HİZMETİ İSTEDİLER-
Sürekli köylüleri, kanalizasyon kazıları sırasında ortaya çıkan gömüyle şaşkına döndüklerini, yüzyıllardır köyde tarihi eser değeri taşıyan sikke ve benzeri nesneye rastlamadıklarını söyledi.
Her yıl pamuk toplamaya gittiklerini, buradan kazandıkları parayla geçimlerini sağladıklarını belirten köylülerden Hamit Alkan, ''Yıllardır bir hazinenin üzerinde oturuyoruz da haberimiz yok. Devlet köyümüzü koruma altına almalı ve bize yeni yerleşim alanında ev yapmalıdır. Köyümüzde sağlık ocağı yok. Köydeki yollar bozuk. Devletin köyümüze yol ve sağlık hizmeti getirmesini istiyoruz'' dedi.
Elimde define var diyene kanmayın
Emniyet Genel Müdürlüğü, vatandaşları define dolandırıcılarına karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi internet sitesinde yer verilen duyuruda, son günlerde ülke genelinde define dolandırıcılığı olaylarının meydana geldiği hatırlatıldı.
Dolandırıcıların bu amaçla kendilerini özellikle asker arkadaşı ya da asker arkadaşının akrabası olarak tanıttıkları, ellerinde gömülü vaziyette içinde altın olan küp olduğu, ancak küpün büyülü olduğu, büyünün yurt dışında bulunan bir papaz tarafından bozulabileceğini söyledikleri belirtildi.
Uyarıda, bu şekilde sözlerle ikna ederek dolandırıcılık yapmaya çalışan kişilere itibar edilmemesi ve en yakın kolluk birimine müracaatta bulunulması istendi.
Define Avcısı
Kaynaklarda bulunmayı bekleyen defineler
Define arayan kişilerin ortak görüşü, Türkiye'nin altında ekonomiyi düzlüğe çıkaracak tonlarca altının ya da definenin varlığı... Fakat devlet, gerekli imkanları tanımadığı için bu altınlar, boşu boşuna toprak altında yatıyor. Onlara göre binlerce ton altın, toprağın altından günyüzüne çıkarılmayı bekliyor...
Çatalca ve civar köylerinde bir haftadan beri dolaşıyorduk. Konuştuğumuz köylüler, 'Biz burada resmi kazı yaptık ve çıkardığımız define, şu müzede sergileniyor' dememişti. Ümitlerimiz tükenmiş ve define çıkaran birisini bulamamıştık. Derken Gümüşpınar Köyü'ne geldik ve köylülerle vedalaşmak istedik. Tam o sırada köy kahvesinde oturan birisi, üç yıl önce İnceğiz Mağaraları'nın üstünde ruhsatlı bir kazı yaptıklarını açıkladı. 52 yaşındaki İsmail Güler, çıkardıkları hazinenin İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilendiğini belirterek 'İnceğiz Mağaraları'nın yanında bulunan yüksek gerilim hattının orada günlük 2 milyon liraya çalıştım. 22 gün kazdık. Güvenlik güçleri ve üniversiteden uzmanlar vardı. Arkadaşım 3000 yıllık olduğu söylenen mezarı buldu. Karşılıklı olarak 6 ceset yatıyordu' dedi. İsmail Güler, bunları konuşurken gözleri bir anda geçmişe dalmış, sanki o günü tekrar yaşıyormuş gibiydi. Belki de, bulduğu altın yada kıymetli eserlerden bir tane alsaydı, şimdi burada köy kantarında çalışmazdı. Geçmişini düşünürken İsmail Güler, 'Arkadaşlardan ikisi alt tarafta ikisi üst tarafta çalışıyordu. Görseniz mezar demezsiniz. Cesetlerin başında küpler ve bir kutu çıktı. Ayrıca duvarda kabartma kadın heykeli de vardı. Ziynet eşyaları ve yüzükler de vardı. Ayrıca cesedin birisinin kolunda saate benzer bir şey vardı ve altındı. Görevliler, onu cesedin kolundan çıkartmamı isterlerken çok korktum. Bu arada mezarı temizleyen diğer arkadaşım da duvara eli yapışık olan bir erkek cesedin parmaklarından yüzükleri cımbızla çekerek aldı. Görevliler, daha sonra mezarın üstünü kapatmamızı istediler' diye konuşmasını sürdürdü.
Ölümle burun buruna
İsmail Güler'in bahsettiği, İnceğiz-Maltepe Nekropolü Kurtarma Kazısıydı. Kazdıkları yeri görmek için tekrar oraya gidip gidemeyeceğini sorduk. Köy kantarında yüz milyon liraya çalıştığını bir kez daha hatırlatan İsmail Güler, muhtardan izin aldıktan sonra kral mezarını buldukları bölgeyi gösterebileceğini söyledi. Bu sırada cebinden kazı yapılan yere ait iki fotoğraf çıkartan İsmail Güler'e arkadaşı Sefer Çelik de katılmak istedi. Görünen o ki, Sefer Çelik arkadaşını yalnız başına bırakmak istememişti. Köy muhtarından izin aldıktan sonra kazının yapıldığı İnceğiz Mağaraları'nın üst tarafındaki bölgeye geldik. Yaklaşık yarım saat süren yolculuk sonrası, mağaraların önünden geçerek ormanın içinden mezarın bulunduğu bölgeye doğru yol aldık. Sefer Çelik'in bir elinde kazma,' Bu dik tepeyi kolay geçemezsiniz. Orman sık ve geçit vermez. Bu yokuşu çıktık mı tamamdır. Yoksa ölümle burun buruna gelirsiniz' diye konuştu. Ormanın içinde yürümek, hani derler ya gerçekten 'her baba yiğidin harcı' değildi. Dikenli otların ve ağaçların arasından zor da olsa zirveye ulaşmayı başardık.
Heyecanı anlatılmaz
İsmail Güler, kazı yaptıkları yeri şu an tam olarak hatırlayamadığını söylediyse de diz boyu büyüyen otların arasında ilk kazdıkları alanı buldu.
Toprakla kayanın görünen kısmının kenarına kazma vurulduğu takdirde mezar olup olmadığının anlaşıldığını anlatan İsmail Güler,'Aradan üç yıl geçti. Tam olarak yerini çıkartamadım. Ama ilk kazmayı vurduğumuz yer burası. Az ileride bir kayanın içinin ve kenarının kazılmış olduğunu göreceksiniz. Keşke şimdi yine o aynı heyecanı yaşasam' dedi. Toprağa birkaç kazma salladı, fakat artık bu işlerin kendisine göre olmadığını söyleyerek, 'Üniversiteden geldiler ve çıkardıklarımızı İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne götürdüler. Fakat kazı yapan diğer arkadaşlar, aynı mezarın başka bir girişini bulmuşlardı. Orayı kazmamızı yasakladılar. Eminim orada da başka şeyler vardı' dedi. Biz de heyecanlanmıştık. Ama izinsiz kazı yapamazdık. Bu nedenle Sefer Çelik ve İsmail Güler'e dönmemizin uygun olacağını söyledik. Görünüşe göre zaten define avcıları, gerekli gördükleri yerleri kazmışlardı. 'Nasıl olsa bulamayız' diye tepeye çıktığımız patika yoldan aynı şekilde inmeye karar verdik, ama nafile.
Nasıl o tepeyi çıkmıştık, hala inanamıyordum. Daha sonra uçurum kenarından, keçinin bile geçemeyeceği çalıların arasından üstümüz başımız yırtılmış olarak 2 saatte dereyoluna ulaştık. Böylelikle bizim için ilk defa yaşadığımız define bulma hayalide son bulmuş oldu. Ama ne hayal...Gerçekten o duygu anlatılmaz.
Define en çok nerelerde bulunur?
Define, (o zamanın şartlarına göre) kolayca ulaşılabilecek, ancak yeri çok zor tesbit edilebilecek yerlerde bulunur. Bunun için kalıcı bir işaretin bulunması gereklidir. Bu kalıcı işaret, eski bir yapı, uzun ömürlü bir ağaç, su kaynaklarının doğduğu yer, tarihi köprüler, gelecek nesillere intikal edecek höyükler, mezarlar, su kuyuları, mağara, dehlizler veya evin içindeki hamamlık olabilir. Burada önemli olan, definenin bulunduğu yerin zamanla yok olmaması ve yerinin değişmemesidir.
Toprak, kasa görevini üstlendi
Bir define tarla, bağ ve bahçede gibi düzlük bir arazide de olabilir. Fakat böyle bir yere gömülmesi halinde mutlaka kalıcı bir işaretin bulunması şarttır. (Örneğin bir ağaç, kaya parçası gibi). Geçmişte, günümüzdeki gibi bankalar yoktu. Herkes, servetini ve ziynet eşyalarını gizleme ihtiyacı duyduğundan servetlerini ya gömmüşler ya da akla hayale gelmeyecek yerlere saklamışlardır. Servetlerin geneli toprak altına gömülmüştür. Toprak altı, en güvenli yer olarak görülmüş, bir nevi kasa görevi üstlenmiştir.
Definenin bulunamayacağı yer yoktur
Günümüzdeki dolarlar, nasıl yastık altındaysa o zamanki servetler de genelde (altın olarak) toprak altındaydı. Servet sahibi kişiler, herhangi bir sebeple ölmeden önce servetlerini, varislerine bırakırlar. Fakat, servetin gizlendiği bölgeyle ilgili işaretleri de bulmaları için varislerine anlatırlar. Varisler de, daha sonra kendilerine anlatılan kalıcı işaretlerle gömünün yerine ulaşmaya çalışırlar. Definenin bulunmadığı ya da bulunmayacağı yer yoktur. Dünyanın her tarafında mutlaka define vardır.
Define maceraları
Evini kazan M.D'nin gerçek hikayesi: Yer Bursa'nın Kiremitçi Mahallesi ve iki yıl önce Hizbullah operasyonlarına hız verildiği zaman. Bursa Emniyet Müdürlüğü'nü mahallenin muhtarı arar:' Koşu Sokak 13 no'lu tek katlı bir evde kazı yapılıyor. Ev, Hizbullah'ın mezar evi olarak kullanılıyor olabilir.' Bu ihbarı dikkate alan Bursa polisi, operasyon hazırlığına başlar ve tam teçhizat evin dışında önlem alır. Dışarıdan bakıldığında evin pencereleri örtülüdür ve arka tarafta küçük bir toprak yığını görülür. Operasyon başlar ve kapı kilitli olduğu için camlar kırılarak içeriye girilir. Evin arkası, gerçekten muhtarın anlattığı gibi bir kamyon dolusu toprakla yığılıdır. Polis, ayrıca mezar genişliğinde bir çukurla karşılaşır. İnceleme sonrası çukurun içinde kazma, kürek ve bir dedektör bulunur. Bunun üzerine polis, burasının bir 'mezar ev' değil, define avcılarının kazdığı bir tünel olduğunu anlar. Olay Mali Şube Müdürlüğü ekiplerine intikal ettirilir ve define arayan kişinin, kendi evini kazan M.D. olduğu tespit edilir.
Altınoluk'un hikayesi
Halk arasında Balıkesir'e bağlı Altınoluk Beldesi'nin adının nereden geldiği hep merak konusu olmuştur. Hatta bazı defineciler, 'Eskiler, buradan altını oluktan (küçük kanal) akıtarak çıkartırlarmış. Onun için adı Altınoluk kalmış' diye söylerler. Bu sözü Anadolu'nun herhangi bir yerinde duyabilirsiniz. Gerçekten Altınoluk bu söylentiye göre mi ismini almıştır? Altınoluk Beldesi'nin yerli halkı ve bazı araştırmacıların anlattıklarına göre gerçek bu şekilde değil. Halkın anlattığına göre Altınoluk adı şuradan gelmektedir: Rivayete göre çok eski yıllarda bu yerleşim merkezinde zeytinyağı fabrikaları bulunmaktaymış. Buraya atanan bir resmi yetkili, civarı dolaşırken fabrikada sıkılan zeytinlerden çıkan yağların, altın sarısı şeklinde oluklar vasıtasıyla dışarıya alındığını görmüş. Ve bu yetkili, beldenin isminin 'Altınoluk' olarak değiştirilmesini belirtmiş. Diğer bir belgede ise TBMM'nin ilk milletvekillerinden Ezine (Çanakkale) milletvekili Rifat Bey tarafından 1927 yılında Çam mahallesinde altın gibi parlayan pirinç bir çeşme olduğuna izafeten Altınoluk, şimdiki adını almıştır.
Define arayan kişilerin ortak görüşü, Türkiye'nin altında ekonomiyi düzlüğe çıkaracak tonlarca altının ya da definenin varlığı... Fakat devlet, gerekli imkanları tanımadığı için bu altınlar, boşu boşuna toprak altında yatıyor. Onlara göre binlerce ton altın, toprağın altından günyüzüne çıkarılmayı bekliyor...
Çatalca ve civar köylerinde bir haftadan beri dolaşıyorduk. Konuştuğumuz köylüler, 'Biz burada resmi kazı yaptık ve çıkardığımız define, şu müzede sergileniyor' dememişti. Ümitlerimiz tükenmiş ve define çıkaran birisini bulamamıştık. Derken Gümüşpınar Köyü'ne geldik ve köylülerle vedalaşmak istedik. Tam o sırada köy kahvesinde oturan birisi, üç yıl önce İnceğiz Mağaraları'nın üstünde ruhsatlı bir kazı yaptıklarını açıkladı. 52 yaşındaki İsmail Güler, çıkardıkları hazinenin İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilendiğini belirterek 'İnceğiz Mağaraları'nın yanında bulunan yüksek gerilim hattının orada günlük 2 milyon liraya çalıştım. 22 gün kazdık. Güvenlik güçleri ve üniversiteden uzmanlar vardı. Arkadaşım 3000 yıllık olduğu söylenen mezarı buldu. Karşılıklı olarak 6 ceset yatıyordu' dedi. İsmail Güler, bunları konuşurken gözleri bir anda geçmişe dalmış, sanki o günü tekrar yaşıyormuş gibiydi. Belki de, bulduğu altın yada kıymetli eserlerden bir tane alsaydı, şimdi burada köy kantarında çalışmazdı. Geçmişini düşünürken İsmail Güler, 'Arkadaşlardan ikisi alt tarafta ikisi üst tarafta çalışıyordu. Görseniz mezar demezsiniz. Cesetlerin başında küpler ve bir kutu çıktı. Ayrıca duvarda kabartma kadın heykeli de vardı. Ziynet eşyaları ve yüzükler de vardı. Ayrıca cesedin birisinin kolunda saate benzer bir şey vardı ve altındı. Görevliler, onu cesedin kolundan çıkartmamı isterlerken çok korktum. Bu arada mezarı temizleyen diğer arkadaşım da duvara eli yapışık olan bir erkek cesedin parmaklarından yüzükleri cımbızla çekerek aldı. Görevliler, daha sonra mezarın üstünü kapatmamızı istediler' diye konuşmasını sürdürdü.
Ölümle burun buruna
İsmail Güler'in bahsettiği, İnceğiz-Maltepe Nekropolü Kurtarma Kazısıydı. Kazdıkları yeri görmek için tekrar oraya gidip gidemeyeceğini sorduk. Köy kantarında yüz milyon liraya çalıştığını bir kez daha hatırlatan İsmail Güler, muhtardan izin aldıktan sonra kral mezarını buldukları bölgeyi gösterebileceğini söyledi. Bu sırada cebinden kazı yapılan yere ait iki fotoğraf çıkartan İsmail Güler'e arkadaşı Sefer Çelik de katılmak istedi. Görünen o ki, Sefer Çelik arkadaşını yalnız başına bırakmak istememişti. Köy muhtarından izin aldıktan sonra kazının yapıldığı İnceğiz Mağaraları'nın üst tarafındaki bölgeye geldik. Yaklaşık yarım saat süren yolculuk sonrası, mağaraların önünden geçerek ormanın içinden mezarın bulunduğu bölgeye doğru yol aldık. Sefer Çelik'in bir elinde kazma,' Bu dik tepeyi kolay geçemezsiniz. Orman sık ve geçit vermez. Bu yokuşu çıktık mı tamamdır. Yoksa ölümle burun buruna gelirsiniz' diye konuştu. Ormanın içinde yürümek, hani derler ya gerçekten 'her baba yiğidin harcı' değildi. Dikenli otların ve ağaçların arasından zor da olsa zirveye ulaşmayı başardık.
Heyecanı anlatılmaz
İsmail Güler, kazı yaptıkları yeri şu an tam olarak hatırlayamadığını söylediyse de diz boyu büyüyen otların arasında ilk kazdıkları alanı buldu.
Toprakla kayanın görünen kısmının kenarına kazma vurulduğu takdirde mezar olup olmadığının anlaşıldığını anlatan İsmail Güler,'Aradan üç yıl geçti. Tam olarak yerini çıkartamadım. Ama ilk kazmayı vurduğumuz yer burası. Az ileride bir kayanın içinin ve kenarının kazılmış olduğunu göreceksiniz. Keşke şimdi yine o aynı heyecanı yaşasam' dedi. Toprağa birkaç kazma salladı, fakat artık bu işlerin kendisine göre olmadığını söyleyerek, 'Üniversiteden geldiler ve çıkardıklarımızı İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne götürdüler. Fakat kazı yapan diğer arkadaşlar, aynı mezarın başka bir girişini bulmuşlardı. Orayı kazmamızı yasakladılar. Eminim orada da başka şeyler vardı' dedi. Biz de heyecanlanmıştık. Ama izinsiz kazı yapamazdık. Bu nedenle Sefer Çelik ve İsmail Güler'e dönmemizin uygun olacağını söyledik. Görünüşe göre zaten define avcıları, gerekli gördükleri yerleri kazmışlardı. 'Nasıl olsa bulamayız' diye tepeye çıktığımız patika yoldan aynı şekilde inmeye karar verdik, ama nafile.
Nasıl o tepeyi çıkmıştık, hala inanamıyordum. Daha sonra uçurum kenarından, keçinin bile geçemeyeceği çalıların arasından üstümüz başımız yırtılmış olarak 2 saatte dereyoluna ulaştık. Böylelikle bizim için ilk defa yaşadığımız define bulma hayalide son bulmuş oldu. Ama ne hayal...Gerçekten o duygu anlatılmaz.
Define en çok nerelerde bulunur?
Define, (o zamanın şartlarına göre) kolayca ulaşılabilecek, ancak yeri çok zor tesbit edilebilecek yerlerde bulunur. Bunun için kalıcı bir işaretin bulunması gereklidir. Bu kalıcı işaret, eski bir yapı, uzun ömürlü bir ağaç, su kaynaklarının doğduğu yer, tarihi köprüler, gelecek nesillere intikal edecek höyükler, mezarlar, su kuyuları, mağara, dehlizler veya evin içindeki hamamlık olabilir. Burada önemli olan, definenin bulunduğu yerin zamanla yok olmaması ve yerinin değişmemesidir.
Toprak, kasa görevini üstlendi
Bir define tarla, bağ ve bahçede gibi düzlük bir arazide de olabilir. Fakat böyle bir yere gömülmesi halinde mutlaka kalıcı bir işaretin bulunması şarttır. (Örneğin bir ağaç, kaya parçası gibi). Geçmişte, günümüzdeki gibi bankalar yoktu. Herkes, servetini ve ziynet eşyalarını gizleme ihtiyacı duyduğundan servetlerini ya gömmüşler ya da akla hayale gelmeyecek yerlere saklamışlardır. Servetlerin geneli toprak altına gömülmüştür. Toprak altı, en güvenli yer olarak görülmüş, bir nevi kasa görevi üstlenmiştir.
Definenin bulunamayacağı yer yoktur
Günümüzdeki dolarlar, nasıl yastık altındaysa o zamanki servetler de genelde (altın olarak) toprak altındaydı. Servet sahibi kişiler, herhangi bir sebeple ölmeden önce servetlerini, varislerine bırakırlar. Fakat, servetin gizlendiği bölgeyle ilgili işaretleri de bulmaları için varislerine anlatırlar. Varisler de, daha sonra kendilerine anlatılan kalıcı işaretlerle gömünün yerine ulaşmaya çalışırlar. Definenin bulunmadığı ya da bulunmayacağı yer yoktur. Dünyanın her tarafında mutlaka define vardır.
Define maceraları
Evini kazan M.D'nin gerçek hikayesi: Yer Bursa'nın Kiremitçi Mahallesi ve iki yıl önce Hizbullah operasyonlarına hız verildiği zaman. Bursa Emniyet Müdürlüğü'nü mahallenin muhtarı arar:' Koşu Sokak 13 no'lu tek katlı bir evde kazı yapılıyor. Ev, Hizbullah'ın mezar evi olarak kullanılıyor olabilir.' Bu ihbarı dikkate alan Bursa polisi, operasyon hazırlığına başlar ve tam teçhizat evin dışında önlem alır. Dışarıdan bakıldığında evin pencereleri örtülüdür ve arka tarafta küçük bir toprak yığını görülür. Operasyon başlar ve kapı kilitli olduğu için camlar kırılarak içeriye girilir. Evin arkası, gerçekten muhtarın anlattığı gibi bir kamyon dolusu toprakla yığılıdır. Polis, ayrıca mezar genişliğinde bir çukurla karşılaşır. İnceleme sonrası çukurun içinde kazma, kürek ve bir dedektör bulunur. Bunun üzerine polis, burasının bir 'mezar ev' değil, define avcılarının kazdığı bir tünel olduğunu anlar. Olay Mali Şube Müdürlüğü ekiplerine intikal ettirilir ve define arayan kişinin, kendi evini kazan M.D. olduğu tespit edilir.
Altınoluk'un hikayesi
Halk arasında Balıkesir'e bağlı Altınoluk Beldesi'nin adının nereden geldiği hep merak konusu olmuştur. Hatta bazı defineciler, 'Eskiler, buradan altını oluktan (küçük kanal) akıtarak çıkartırlarmış. Onun için adı Altınoluk kalmış' diye söylerler. Bu sözü Anadolu'nun herhangi bir yerinde duyabilirsiniz. Gerçekten Altınoluk bu söylentiye göre mi ismini almıştır? Altınoluk Beldesi'nin yerli halkı ve bazı araştırmacıların anlattıklarına göre gerçek bu şekilde değil. Halkın anlattığına göre Altınoluk adı şuradan gelmektedir: Rivayete göre çok eski yıllarda bu yerleşim merkezinde zeytinyağı fabrikaları bulunmaktaymış. Buraya atanan bir resmi yetkili, civarı dolaşırken fabrikada sıkılan zeytinlerden çıkan yağların, altın sarısı şeklinde oluklar vasıtasıyla dışarıya alındığını görmüş. Ve bu yetkili, beldenin isminin 'Altınoluk' olarak değiştirilmesini belirtmiş. Diğer bir belgede ise TBMM'nin ilk milletvekillerinden Ezine (Çanakkale) milletvekili Rifat Bey tarafından 1927 yılında Çam mahallesinde altın gibi parlayan pirinç bir çeşme olduğuna izafeten Altınoluk, şimdiki adını almıştır.
Define Efsaneleri
Nuh'un Gemisi'ni bulan tarihe geçecek
Bilimadamları, dağcılar ve gezginler yüzyıllardır Ağrı Dağı'nın altında yatan en büyük hazinenin yani 'Nuh'un Gemisi'nin peşinde. Eğer gemi bulunursa, belki de son bin yılın en büyük keşfiyle birlikte en büyük hazinesi de bulunmuş olacak...
Nuh'un Gemisi hakkında çok şey yazılıp çizildi. Bugüne kadar gemiyi bulmak için yerli ve yabancılar tarafından çok sayıda Ağrı ve Cudi Dağları'na tırmanışlar gerçekleştirildi. Fakat, düne kadar hiç kimse 'Nuh'un Gemisi'nin kesin yeri hakkında bir şey söyleyemedi. Kimisi, geminin Cudi Dağı'nda kimisi de Ağrı Dağı'nda olduğunu iddia etti. Ama Nuh'un Gemisi'nin tam olarak nerede olduğunu kimse bulamadı. Bilinen bir gerçek var ki, Nuh'un Gemisi'ni bulan kişi ya da kişiler, tarih sayfasına geçecek ve belki de en önemli hazineyi de (manevi) bulmuş olacak.
Kur'an:'Cudi Dağı'na oturdu'
Nuh'un Gemisi'ni bulana ödül bile vaat eden yabancı bazı kuruluşlar,
Türkiye'nin en büyük dağı Ağrı'ya ya da Cudi'ye sürekli olarak inip çıkıyor. Son 30 yıldır Türk dağcıların da, bulunması için büyük gayret sarfettiği Nuh'un Gemisi, acaba hangi dağda? Öncelikle Nuh Peygamber ve 'tufan' hakkında kutsal kitaplara bakmak gerekiyor.
Kur'an-ı Kerim'de Hud Suresi'nin 40. Ayetinde 'Vadiden su kaynadıktan sonra Tufan başladı. Nuh, her şeyden yanına aldı. Gemiye ailesi, iman edenler bindiler ve gemi Cudi Dağı'na oturdu' denirken Diyanet İşleri Başkanlığı'nun aynı ayet üzerindeki Kur'an-ı Kerim 1983 baskısına göre 'Tandırdan sular kaynadıktan sonra Tufan başladı. Nuh, her cinsten çift canlı aldı. Gemiye ailesi, inananlar bindiler ve Cudi Dağı'na oturdu' deniyor.
Tevrat: 'Ağrı Dağı'na oturdu'
Bu arada Tevrat'ta ise Kitabı Mukaddes/ Eski ve Yeni Ahid-Tekvin Bab 7'de konuya şöyle değiniliyor:
'Nuh her temiz hayvandan bir erkek, yedi dişi, temiz olmayanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift aldı. Tufan, Şubat 17'de başladı. 40 gün yağmur yağdı ve sular yükseldi. Suların yükselmesi 150 gün sürdü. Temmuz 17'de gemi, Ararat Dağı'na (Ağrı Dağı) oturdu. Bir yıl sonra sular alçaldı ve kara göründü. Tanrı, ... gökteki bulutlarda yay şekli olacaktır ve ahid verdim, artık bir daha tufan olmayacak dedi. Tevrat'ta verilen ölçüler doğruysa Nuh'un Gemisi çok büyük olmalıdır. Günümüz ölçülerinde gemi 42.5 milyon santimetre küp hacminde, bu da 45 ile 66 bin ton arasında bir gemi demektir. Yani en üst olasıklıkla Nuh'un Gemisi'nin Titanik'le eş değer olması gerekir.'
Dağcının müthiş iddiası
Geminin Kur'an-ı Kerim'e göre Cudi, Tevrat'a göre Ağrı Dağı'nda olduğu belirtiliyor. Gılgamış Destanı'nda da 'Utnapiştim (Nuh), altınları da yanına aldı. Gemide başdümenci vardı ve tufandan sonra Nisir Dağı'na oturdu...' deniyor. Nisir Dağı'nın Irak-İran sınırında olduğu kaydediliyor. Bir bankada şube müdürü olarak çalışan Ömer Sami Ayçiçek, Kuran-ı Kerim'i, sayılarla ilişkilendirerek Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nın 4.433-4.411 metreler arasında, zirveye göre 142 derecelik bir açıda olduğunu öne sürdü. Kuran-ı Kerim'deki Nuh Peygamber ile ilgili ayetleri, Türkçe harflerle bağdaştıran Ayçiçek, dağın zirvesinin derece ve dakika olarak koordinatlarını da verdi. Geminin 39 derece 42 dakika enleminde ve 44 derece 17 dakika boylamında olduğunu üzerine basa basa iddia eden Ayçiçek,' Türklerin Müslüman olması, dağın Türk toprakları içinde bulunması, Latin kökenli Türk alfabesine geçilmesi, Kuran'da Nuh'un Gemisi'nin sır'lı olarak verilmesi rastlantı değildir. Allah, gemisini Müslüman Türk milletinin bulmasını istemiştir' diyor...
Çubukla define bulunur mu?
Modern dedektörlerin yanı sıra hala 'ilkel' denebilecek aletlerle hazine bulmaya çalışan definecilerin sayısı da hiç az değil. Definecilerin çoğu, halen eski yöntemlerle define aramayı sürdürüyor. 20 yıldır çubukla define arayanlardan birisi de İbrahim Asma. Bugüne kadar fındık ve gül ağaçlarından yaptığı en az 30 santimetre uzunluğundaki çubuklarla define arayan 53 yaşındaki İbrahim Asma, bu yöntemin halk arasında çok yaygın olduğunu sözlerine ekliyor. İnanması güç ama, elinde bulunan çubukları birbirine dokundurarak çubukların 'yukarı' veya 'aşağı'ya doğru yönlendiren Asma, bu işlemler sırasında bazı dualar okuyor.
İnanılmaz bir olay
Uygulamalı olarak çubukları hareket ettiren İbrahim Asma,' Bana inanmıyor olabilirsiniz, ama eğer bir bölgede define varsa çubuklar yardımıyla o defineyi bulabilirim' diyor. Çubukları kullanan kişinin kalbinin temiz ve haram yemeyen birisi olmasının şart olduğunu söyleyen İbrahim Asma, daha sonra çubukları bana doğru uzatarak birbirine dokundurmamı istedi. Çubuklarımı elime aldıktan sonra İbrahim Asma, içinden bazı dualar okumaya başladı. Elimdeki çubuklar, kısa bir süre sonra inanılmaz bir şekilde ileriye doğru gitmeye başlamış, Asma'nın el hareketleriyle de yön değiştirmişti. Hala inanmak istemiyordum. Ama çubuklar, benim iradem dışında İbrahim Asma'nın el hareketleriyle bir aşağı, bir yukarı doğru çıkıyordu. Asma'nın yaptığı bu işlemin bir illüzyon ya da çekici bir güç olduğunu düşünürken İbrahim Asma,' Defineleri de bu şekilde bulabilirim. Bu güne kadar çok sayıda gümüş ve altın para buldum' dedi.
Ayasofya'daki altını da bulurum
İbrahim Asma, bu sırada çekmecesinden çıkarttığı ve 1978 yılında bir paşa tarafından kendisine verildiğini iddia ettiği Fransız haritasında Ayasofya'nın altındaki 160 ton altının yerini de tespit ettiğini söyledi. Elindeki haritanın fotokopi olduğunu, gerçeğinin ise dört yıl önce ölen ve adını vermek istemediği paşada bulunduğunu açıklayan İbrahim Asma, kendisine imkan verildiği takdirde şu anki Ayasofya ile Topkapı Sarayı arasındaki bölmede küçük caminin hemen yanında 160 ton altının yattığını söyledi.
Yılan başı yok
Haritanın ilk başta Fransız ve İngiliz askerlerin elinde olduğunu, fakat savaş sonrası Türklere esir düşen askerlerin, esirlikten kurtulabilmek için ellerindeki haritayı feda ettiklerini öne süren İbrahim Asma, eski Ayasofya'daki hazinenin varlığının bir kanıtının da bir zamanlar Sultanahmet Meydanı'ndaki iç içe geçmiş 'üç yılan' biçimindeki vazo olduğunu savundu. Asma, 'İstanbul'un fethinden önce, bu parkın içerisinde bulunan burgu şeklindeki heykelin üzerinde, iç içe geçmiş 'üç yılan' biçiminde bir vazo bulunmaktaydı. Bu vazo, kentin zenginliğini ve göz kamaştırıcı hazinelerin varlığını simgelemekteydi. Ancak 1453'de Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u kuşattığında bu hazinenin Türklerin eline geçmesine engel olmak isteyen Hıristiyan papazlar, bu yılan başını sakladılar. Şu anda bu heykel, Sultanahmet'te sergilense de yılan başı bir daha bulunamadı' dedi.
Batık altını bulmak için sponsor arıyor
Mudanya'da, batık olduğu söylenen 4 bin kilo altını arayan Avni Kuş, tutkulu bir define avcısı. Kuş, hazineyi çıkarabilmek için sponsor arıyor.
Bursa'da yıllardır saat tamirciliği yapan ve bilinen en çok ortaklı kazıyı gerçekleştiren, Türkiye'nin en önemli define avcılarından 56 yaşındaki dört çocuk babası Avni Kuş, hayallerine bir türlü kavuşamayan ama define avcılığını da bırakamayan bir kazı tutkunu. Avni Kuş, 2001 yılında gerçekleştirdiği ve "bilinen en çok ortaklı kazı" unvanına sahip define kazısının da organizatörü. Geçmişte Rum uyruklu kişilerin yaşadığı Mudanya'nın Eğerce beldesi yakınlarında, bir hafta süren kazıdaki ortakların sayısı; tam 67 kişiymiş. İngilizler'in Osmanlı Devleti'nden çaldığı, ancak Mudanya açıklarında Osmanlı gemilerine yakalanmak korkusuyla denize bıraktıkları, çelik kasa içinde bulunan 4 bin kilo altını arayan 67 ortak, denizi iş makineleriyle kazmışlar. Ama kumlara gömüldüğüne inandıkları hazine bir türlü bulunamamış. İddiaya göre; köylüler bu kasayı kumların çekildiği gel-gitlerde görüyorlarmış. Köyün yaşlılarından Yusuf Kaya 1978 yılında bu kasa göründüğünde, kapısındaki halkaya bir ip bağlayarak açmaya çalışmış ama başaramamıştı.
AKLI O KAZIDA
Avni Kuş, "Orası hâlâ rüyalarıma giriyor. İki Ermeni vatandaşı bizden önce bir harita ile gelerek balık adamlara burayı aratmış, bizim gibi başkaları da kasanın burada olduğunu biliyor. Bir sponsorum olsa, kesin o kasayı çıkartırım" şeklinde konuşuyor.
Bilimadamları, dağcılar ve gezginler yüzyıllardır Ağrı Dağı'nın altında yatan en büyük hazinenin yani 'Nuh'un Gemisi'nin peşinde. Eğer gemi bulunursa, belki de son bin yılın en büyük keşfiyle birlikte en büyük hazinesi de bulunmuş olacak...
Nuh'un Gemisi hakkında çok şey yazılıp çizildi. Bugüne kadar gemiyi bulmak için yerli ve yabancılar tarafından çok sayıda Ağrı ve Cudi Dağları'na tırmanışlar gerçekleştirildi. Fakat, düne kadar hiç kimse 'Nuh'un Gemisi'nin kesin yeri hakkında bir şey söyleyemedi. Kimisi, geminin Cudi Dağı'nda kimisi de Ağrı Dağı'nda olduğunu iddia etti. Ama Nuh'un Gemisi'nin tam olarak nerede olduğunu kimse bulamadı. Bilinen bir gerçek var ki, Nuh'un Gemisi'ni bulan kişi ya da kişiler, tarih sayfasına geçecek ve belki de en önemli hazineyi de (manevi) bulmuş olacak.
Kur'an:'Cudi Dağı'na oturdu'
Nuh'un Gemisi'ni bulana ödül bile vaat eden yabancı bazı kuruluşlar,
Türkiye'nin en büyük dağı Ağrı'ya ya da Cudi'ye sürekli olarak inip çıkıyor. Son 30 yıldır Türk dağcıların da, bulunması için büyük gayret sarfettiği Nuh'un Gemisi, acaba hangi dağda? Öncelikle Nuh Peygamber ve 'tufan' hakkında kutsal kitaplara bakmak gerekiyor.
Kur'an-ı Kerim'de Hud Suresi'nin 40. Ayetinde 'Vadiden su kaynadıktan sonra Tufan başladı. Nuh, her şeyden yanına aldı. Gemiye ailesi, iman edenler bindiler ve gemi Cudi Dağı'na oturdu' denirken Diyanet İşleri Başkanlığı'nun aynı ayet üzerindeki Kur'an-ı Kerim 1983 baskısına göre 'Tandırdan sular kaynadıktan sonra Tufan başladı. Nuh, her cinsten çift canlı aldı. Gemiye ailesi, inananlar bindiler ve Cudi Dağı'na oturdu' deniyor.
Tevrat: 'Ağrı Dağı'na oturdu'
Bu arada Tevrat'ta ise Kitabı Mukaddes/ Eski ve Yeni Ahid-Tekvin Bab 7'de konuya şöyle değiniliyor:
'Nuh her temiz hayvandan bir erkek, yedi dişi, temiz olmayanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift aldı. Tufan, Şubat 17'de başladı. 40 gün yağmur yağdı ve sular yükseldi. Suların yükselmesi 150 gün sürdü. Temmuz 17'de gemi, Ararat Dağı'na (Ağrı Dağı) oturdu. Bir yıl sonra sular alçaldı ve kara göründü. Tanrı, ... gökteki bulutlarda yay şekli olacaktır ve ahid verdim, artık bir daha tufan olmayacak dedi. Tevrat'ta verilen ölçüler doğruysa Nuh'un Gemisi çok büyük olmalıdır. Günümüz ölçülerinde gemi 42.5 milyon santimetre küp hacminde, bu da 45 ile 66 bin ton arasında bir gemi demektir. Yani en üst olasıklıkla Nuh'un Gemisi'nin Titanik'le eş değer olması gerekir.'
Dağcının müthiş iddiası
Geminin Kur'an-ı Kerim'e göre Cudi, Tevrat'a göre Ağrı Dağı'nda olduğu belirtiliyor. Gılgamış Destanı'nda da 'Utnapiştim (Nuh), altınları da yanına aldı. Gemide başdümenci vardı ve tufandan sonra Nisir Dağı'na oturdu...' deniyor. Nisir Dağı'nın Irak-İran sınırında olduğu kaydediliyor. Bir bankada şube müdürü olarak çalışan Ömer Sami Ayçiçek, Kuran-ı Kerim'i, sayılarla ilişkilendirerek Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nın 4.433-4.411 metreler arasında, zirveye göre 142 derecelik bir açıda olduğunu öne sürdü. Kuran-ı Kerim'deki Nuh Peygamber ile ilgili ayetleri, Türkçe harflerle bağdaştıran Ayçiçek, dağın zirvesinin derece ve dakika olarak koordinatlarını da verdi. Geminin 39 derece 42 dakika enleminde ve 44 derece 17 dakika boylamında olduğunu üzerine basa basa iddia eden Ayçiçek,' Türklerin Müslüman olması, dağın Türk toprakları içinde bulunması, Latin kökenli Türk alfabesine geçilmesi, Kuran'da Nuh'un Gemisi'nin sır'lı olarak verilmesi rastlantı değildir. Allah, gemisini Müslüman Türk milletinin bulmasını istemiştir' diyor...
Çubukla define bulunur mu?
Modern dedektörlerin yanı sıra hala 'ilkel' denebilecek aletlerle hazine bulmaya çalışan definecilerin sayısı da hiç az değil. Definecilerin çoğu, halen eski yöntemlerle define aramayı sürdürüyor. 20 yıldır çubukla define arayanlardan birisi de İbrahim Asma. Bugüne kadar fındık ve gül ağaçlarından yaptığı en az 30 santimetre uzunluğundaki çubuklarla define arayan 53 yaşındaki İbrahim Asma, bu yöntemin halk arasında çok yaygın olduğunu sözlerine ekliyor. İnanması güç ama, elinde bulunan çubukları birbirine dokundurarak çubukların 'yukarı' veya 'aşağı'ya doğru yönlendiren Asma, bu işlemler sırasında bazı dualar okuyor.
İnanılmaz bir olay
Uygulamalı olarak çubukları hareket ettiren İbrahim Asma,' Bana inanmıyor olabilirsiniz, ama eğer bir bölgede define varsa çubuklar yardımıyla o defineyi bulabilirim' diyor. Çubukları kullanan kişinin kalbinin temiz ve haram yemeyen birisi olmasının şart olduğunu söyleyen İbrahim Asma, daha sonra çubukları bana doğru uzatarak birbirine dokundurmamı istedi. Çubuklarımı elime aldıktan sonra İbrahim Asma, içinden bazı dualar okumaya başladı. Elimdeki çubuklar, kısa bir süre sonra inanılmaz bir şekilde ileriye doğru gitmeye başlamış, Asma'nın el hareketleriyle de yön değiştirmişti. Hala inanmak istemiyordum. Ama çubuklar, benim iradem dışında İbrahim Asma'nın el hareketleriyle bir aşağı, bir yukarı doğru çıkıyordu. Asma'nın yaptığı bu işlemin bir illüzyon ya da çekici bir güç olduğunu düşünürken İbrahim Asma,' Defineleri de bu şekilde bulabilirim. Bu güne kadar çok sayıda gümüş ve altın para buldum' dedi.
Ayasofya'daki altını da bulurum
İbrahim Asma, bu sırada çekmecesinden çıkarttığı ve 1978 yılında bir paşa tarafından kendisine verildiğini iddia ettiği Fransız haritasında Ayasofya'nın altındaki 160 ton altının yerini de tespit ettiğini söyledi. Elindeki haritanın fotokopi olduğunu, gerçeğinin ise dört yıl önce ölen ve adını vermek istemediği paşada bulunduğunu açıklayan İbrahim Asma, kendisine imkan verildiği takdirde şu anki Ayasofya ile Topkapı Sarayı arasındaki bölmede küçük caminin hemen yanında 160 ton altının yattığını söyledi.
Yılan başı yok
Haritanın ilk başta Fransız ve İngiliz askerlerin elinde olduğunu, fakat savaş sonrası Türklere esir düşen askerlerin, esirlikten kurtulabilmek için ellerindeki haritayı feda ettiklerini öne süren İbrahim Asma, eski Ayasofya'daki hazinenin varlığının bir kanıtının da bir zamanlar Sultanahmet Meydanı'ndaki iç içe geçmiş 'üç yılan' biçimindeki vazo olduğunu savundu. Asma, 'İstanbul'un fethinden önce, bu parkın içerisinde bulunan burgu şeklindeki heykelin üzerinde, iç içe geçmiş 'üç yılan' biçiminde bir vazo bulunmaktaydı. Bu vazo, kentin zenginliğini ve göz kamaştırıcı hazinelerin varlığını simgelemekteydi. Ancak 1453'de Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u kuşattığında bu hazinenin Türklerin eline geçmesine engel olmak isteyen Hıristiyan papazlar, bu yılan başını sakladılar. Şu anda bu heykel, Sultanahmet'te sergilense de yılan başı bir daha bulunamadı' dedi.
Batık altını bulmak için sponsor arıyor
Mudanya'da, batık olduğu söylenen 4 bin kilo altını arayan Avni Kuş, tutkulu bir define avcısı. Kuş, hazineyi çıkarabilmek için sponsor arıyor.
Bursa'da yıllardır saat tamirciliği yapan ve bilinen en çok ortaklı kazıyı gerçekleştiren, Türkiye'nin en önemli define avcılarından 56 yaşındaki dört çocuk babası Avni Kuş, hayallerine bir türlü kavuşamayan ama define avcılığını da bırakamayan bir kazı tutkunu. Avni Kuş, 2001 yılında gerçekleştirdiği ve "bilinen en çok ortaklı kazı" unvanına sahip define kazısının da organizatörü. Geçmişte Rum uyruklu kişilerin yaşadığı Mudanya'nın Eğerce beldesi yakınlarında, bir hafta süren kazıdaki ortakların sayısı; tam 67 kişiymiş. İngilizler'in Osmanlı Devleti'nden çaldığı, ancak Mudanya açıklarında Osmanlı gemilerine yakalanmak korkusuyla denize bıraktıkları, çelik kasa içinde bulunan 4 bin kilo altını arayan 67 ortak, denizi iş makineleriyle kazmışlar. Ama kumlara gömüldüğüne inandıkları hazine bir türlü bulunamamış. İddiaya göre; köylüler bu kasayı kumların çekildiği gel-gitlerde görüyorlarmış. Köyün yaşlılarından Yusuf Kaya 1978 yılında bu kasa göründüğünde, kapısındaki halkaya bir ip bağlayarak açmaya çalışmış ama başaramamıştı.
AKLI O KAZIDA
Avni Kuş, "Orası hâlâ rüyalarıma giriyor. İki Ermeni vatandaşı bizden önce bir harita ile gelerek balık adamlara burayı aratmış, bizim gibi başkaları da kasanın burada olduğunu biliyor. Bir sponsorum olsa, kesin o kasayı çıkartırım" şeklinde konuşuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)